DÜZCE’DE FETİH ÇINARI VAR
Beçiyörükler köyünde fetih hatırası olarak bir Fetih Çınarı bulunmakta.
Düzce Üniversitesi ana yerleşkesinin de içinde yer aldığı Beçiyörükler Köyü, Düzce’nin fethinin nişanesi olarak bir anıt ağaca ev sahipliği yapıyor. 17 metre yüksekliği ve 26 metre genişliğiyle çınar ağacı, yaklaşık 700 yıldır Düzce’nin tarihiyle birlikte anılıyor. Düzce’nin Osmanlı topraklarına katılmasının nişanesi olarak dikilen ağaç zamanın ve çevresel etkilerin tüm yıpratıcılığına rağmen ayakta kalmak için direniyor. 3-4 asır önce ağaca yıldırım düşmesine ve ağacı ikiye ayırmasına rağmen fetih çınarı yaşamaya devam ediyor.
Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Özçelik yaptığı açıklamada “Kültür tarihimiz içerisinde ağaçlarla ilgili birçok inanışa sahip olduğumuz, ağaçlara ayrı bir önem verdiğimiz bilinmektedir. Bu ağaçlar arasında Çınar ağacının Türk toplumu ve Osmanlı Devleti için apayrı bir değeri vardır. Çınar ağacının 1000 yılı bulacak şekilde uzun yaşaması ve haşmeti dolayısıyla çınar bizim sembol ve milli ağacımız olma özelliğini kazanmıştır. Çınar çeşitleri arasında tercihimiz Latince adı Platanus Orientalus diye isimlendirilen ve Türkçesi Doğu Çınarı anlamına gelen bizim de Osmanlı Çınarı dediğimiz çınar çeşidinden yana olmuştur. Bu nedenle Çınar, Osmanlı Devleti'nin sembol ağacıdır” dedi.
Çeşme, Cami ve Çınar. Bu Fethin Üçlemesidir
Doç. Dr. Fatih Özçelik, Osmanlı Çınarı’nın sadece bir ağaç niteliği taşımadığını hükümranlık, devamlılık ve sahiplik arz ettiğini, bu nedenle fethedilen yerlere yapılan cami ve çeşmeyle birlikte çınarda dikildiğini söyledi. Bu amaçla dikilen çınarlara bu sebeple “Fetih Çınarı” adının verildiğini fetih çınarlarının kalıcılığın ve üstünlüğün nişanesi anlamına geldiğini ve Düzce’deki çınar ağacının da böyle değerlendirilmesini gerektiğini sözlerine ekledi.
Osman Gazi’nin Rüyası ve Çınar
Doç. Dr. Fatih Özçelik, yaptığı açıklamada, Bu geleneğin Osmanlı Devleti’nin kuruluşu sırasında Osman Gazi'nin Şeyh Edebali'nin evinde gördüğü rüya sonucu başladığını ifade etmiştir. Özçelik, Osman Gazi’nin Şeyh Edebali’nin zaviyesinde gördüğü rüya ile ilgili şunları söyledi: “Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi, Şeyh Edebali’nin zaviyesinde ara sıra misafir olarak kalır ve şeyhiyle sohbet ederdi. Kaldığı bir gece, vakit hayli ilerleyince istirahat etmek üzere odasına çekildi. Fakat yatmak üzereyken rafta gözüne ilişen Kuran-ı Kerim’e saygısından dolayı uzanıp yatamadı ve Kuran’ı Kerim'i alıp okumaya başladı. O gece sabaha kadar 6 saat boyunca Kuran okudu. Osman Gazi Kuran’a olan bu saygısından dolayı her okuduğu saate 1 asır lutf edilmiş olacak ki, kurduğu devlet 7 cihana 6 asır hükmetmiştir. Vakit sabah ezanlarına yaklaşmışken, yorgunluk ve uyku da bir hayli bastırır, Kuran elinde, yaslandığı yerde tatlı bir uykuya dalar ve bir rüya görür. Rüyasında kendisi Şeyh Edebali’nin yanında yatmaktadır. Şeyh Edebali’nin göğsünden bir hilal doğar. Hilal biraz yükseldikten sonra büyür, büyür ve dolunay haline gelir. Gökyüzünden iner ve kendisinin göğsüne girer. Daha sonra göğsünden bir çınar bitip büyümeye, yükselmeye başlar. Ağaç büyüdükçe yeşerir, güzelleşir. Dallarının gölgesi bütün dünyayı kaplar. Osman Gazi, Ulu çınarın gölgesinde dağlar, dağların dibinde pınarlar görür. Ağacın yanında ise dört sıra dağlar görür ki bunlar Kafkas, Atlas, Toros ve Balkanlardır. Ağacın köklerinden Dicle, Fırat, Nil ve Tuna çıkar. Bu nehirlerde koca koca gemiler yüzer. Tarlalar ekin doludur. Ağaçlar meyve doludur. Dağların tepeleri ormanlarla örtülüdür. Yeryüzü yemyeşil, gökyüzü masmavidir. Vadilerde şehirler vardır. Şehirlerde camiler arz-i didar eder. Bunların hepsinin altın kubbelerinde birer hilal parlar, minarelerinde müezzinler ezan okuyorlar. Ezan sesleri ağaç dallarındaki kuşların cıvıltısına karışır. Bir ara ulu çınarın yaprakları kılıç gibi uzamaya başlar. Derken bir rüzgar çıkıp bu yaprakları İstanbul’a doğru çevirir. Şehir iki denizin ve iki karanın birleştiği yerde iki masmavi firuze ile iki yemyeşil zümrüt arasına oturtulmuş pırıl pırıl bir elmas gibi parlar. Sanki bütün dünyayı kuşatan geniş bir ülke gibi halkalanan bir yüzüğün kıymetli taşını andırır İstanbul. Osman Gazi bu yüzüğü parmağına tam takacakken uyanır.
Osman Gazi sabah olunca rüyasını hocasına anlatır. Şeyh Edebali ona: "Müjde Ey Osman Hak Teala sana ve senin evladına saltanat verdi. Bütün dünya, evladının himayesi altında olacak ve kızım Bala Hatun sana eş olacak der" ve kızını 19 yaşındaki Osman Gazi'ye verdi. Bu rüyadan sonra biz çınar ağacının fethedilen yerlere dikilmesinin bir gelenek haline geldiğini görüyoruz. Çeşme cami ve çınar. Bu fethin üçlemesidir. Beçiyörükler’deki çınar ağacı da Düzce’nin fethinin apaçık bir nişanesidir”