dini sohbetler sohbet islami sohbet muzik indir cinsel sohbet omegle tv türk sohbet islami sohbet maltepe escort ataşehir escort kartal escort baskılı poşet sakarya escort yeni bahis siteleri maltepe escort pendik escort kadıköy escort escort ataşehir escort emlak seviye 5 anadolu yakası escort maltepe escort tıkanıklık açma fiyatları

RÖPORTAJ DÜZCE VE DEPREMLER

RÖPORTAJ DÜZCE VE DEPREMLER

Yayın: 22 Kasım 2022 - Salı - Güncelleme: 22.11.2022 11:30:00
Editör -
Okuma Süresi: 15 dk.
Google News

Aktif deprem fay hatlarının üzerinde bulunan Düzce 23 Kasım günü 04.08'te 5.9 şiddetinde gerçekleşen ve yaklaşık 18 saniye süren sarsıntı sonucu tekrar deprem gerçeğiyle yüzleşmiş oldu. Depremin merkez üssü Düzce’nin Gölyaka ilçesine bağlı Sarıdere köyüydü. Deprem başta İstanbul, Bolu, Zonguldak, Sakarya, Ankara, Kocaeli, Kütahya, Bilecik, Bursa ve İzmir olmak üzere yurdun önemli bir kısmında hissedildi. Depreme bağlı can kaybının olmaması ve yıkımın da çok cüzi olması en büyük teselli kaynağımız olmuştur.

            Bilindiği gibi Düzce’de tarihsel süreç içerisinde birçok deprem gerçekleşti. Bizde geçmişte Düzce’yi etkileyen depremleri konuşmak üzere Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi olan ve gazetemizin de yazarı olan Doç. Dr. Fatih Özçelik Hocamızdan bize zaman ayırmasını istedik. Çünkü kendisinin araştırma alanlarından biri de geçmişte gerçekleşmiş depremlerdir. Tarihsel süreç içerisinde gerçekleşmiş depremler ile ilgili akademik makaleleri ve yine bu konu ile ilgili akademik kitaplarda bölüm yazarlığı vardır.  Sağ olsun bizi kırmadılar ve gazetemize kadar geldiler. Kendisi ile oldukça bilgilendirici bir sohbet gerçekleştirdik.

Rümeysa: Hocam tekrardan hoş geldiniz. Bizi kırmayarak yoğunluğunuz içinde bize zaman ayırdınız. Teşekkür ederiz.

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Estağfirullah… Ben teşekkür ederim. Düzce’yi konuşmak için her zaman vaktim var. Düzce benim aşkım… (Gülümsüyor)

Rümeysa: Hocam Düzce’nin depremselliği ile ilgili bize bilgi verebilir misiniz?

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Her zaman derim biz Düzceliler Anadolu coğrafyasının en güzel yerlerinden biri olan Düzce’de yaşıyoruz şüphesiz. Hatta Osmanlı arşiv belgelerinde Düzce için “şirin ve dilnişin bir belde” ifadeleri kullanılır. Yani Osmanlı Düzce için cana yakın, sevimli, tatlı, hoş ve hoşa giden, kalpte yerleşen ifadelerini kullanıyor. El-hak bu doğrudur.  Ancak Düzce “Her güzelin bir kusuru vardır” atasözü gerçekliğini bizlere deprem ile gösteriyor ne yazık ki. Bu güzel şehir dünyanın en aktif ve en tehlikeli fay hatlarının birisinin üzerindedir. Düzce geniş bir çökme havzası içinde olup 1. derece deprem kuşağında bulunur. Düzce havzası Kuzey Anadolu Fay Hattı ile bağımsız bir hat olan Düzce Fay Hattı’nın üzerindedir. Tarih boyunca Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın bu çevrede ki kesimi ile Düzce Fayı’nın üzerinde gerçekleşen depremler Düzce’yi etkilemiş, büyük can ve mal kayıplarına neden olmuştur.

Rümeysa: Peki Hocam geçmişten günümüze Düzce ve çevresinde kaç tane büyük deprem gerçekleşmiştir? Bunu tespit edebildiniz mi?               

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Şöyle ki Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın üzerinde bizim de bulunduğumuz mıntıkayı da içine alan kısımda M.Ö. 2100 – M.S. 1900 yılları arasında 8 şiddetinde ve daha büyük şiddette 83 deprem gerçekleşmiştir. 7 şiddetindeki depremleri söylemiyorum bile. Örneğin 3 Temmuz 1668 tarihinde Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde Düzce, Bolu ve Kastamonu’yu etkileyen 8 şiddetinde büyük bir deprem oldu. Bu depremin şiddetli artçı şokları 13 Eylül 1668’e kadar sürdü. Büyük zarara yol açan bu depremde binlerce insan hayatını kaybetti. Sadece Bolu’da ve Düzce’de deprem 1.800 kişinin ölümüne neden oldu.  24 Mayıs 1719 da Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Doğu Marmara kısmında 9 şiddetinde büyük bir deprem meydana geldi. Deprem; İstanbul, İzmit, Yalova, Karamürsel ve Düzce’yi etkiledi. Bu depremde en çok etkilenen yerler İzmit ve civarıdır. İzmit’in büyük bir bölümü yıkılmış ve 4.000’den fazla insan hayatını kaybetmiştir.  Bu depremde Düzce’de de birçok insan hayatını kaybetti.  Yine 1897 yılında merkez üssü Bilecik – Osmaneli ve 1902’de de merkez üssü Bolu olan iki şiddetli depremde Düzce’de can ve mal kaybı yaşandı. Lafı uzatmayayım. Bu listeyi çok daha fazla uzatabiliriz. Yani Düzce tarihi aslında bir yerde deprem tarihidir de.

Rümeysa: Hocam benim bildiğim Richter ölçeği 1930’larda geliştirilmiştir. Bu tarihten önceki depremlerin şiddeti nasıl belirleniyor?

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Evet doğrudur aletsel sismolojik veriler 1900'lü yıllardan itibaren kullanılmaya başlandı. Ancak geçmişte olan depremlerin nerede gerçekleştiğini tespit etmek ve bunun yanında şiddetlerini belirlemek için çok disiplinli teknikler uygulanır. Bunların en başında da tarihsel sismoloji ve arkeosismolojik yöntemler gelmektedir. Tarihsel deprem verileri, depremlere tanık olan kişilerin gözlemleri ve kayıtları, insan yapımı eserler, jeolojik gözlemler, tarihsel sismoloji, paleosismoloji ve arkeosismoloji çalışmaları sonucunda elde edilir. Tarihsel depremler fay konumlarının günümüzde tam olarak tanımlanamadığı bölgelerde bize önemli bilgiler sağlar. Bu bilimsel bilgiler ışığında geçmişte yaşanmış depremlerin şiddeti ve yıkıcılığı hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz… 

Rümeysa: Cumhuriyet döneminde durum nedir? Cumhuriyet döneminde can ve mal kaybına sebep olan kaç deprem oldu?

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Malum olduğu üzere Cumhuriyet döneminde de yıkıcı depremler ile karşı karşıya kaldık. Hatta Cumhuriyet döneminde can ve mal kayıplarına sebebiyet veren yıkıcı deprem ortalaması ise 20 yıldan daha azdır. Bu dönemde gerçekleşen büyük depremler ise şunlardır: 1944 Gerede Depremi, 1957 Abant Depremi, 1967 Adapazarı Depremi, 1999 Gölcük Depremi, 1999 Düzce Depremi, 23 Kasım 2022 Düzce Depremi… Bu ne demek biliyor musunuz? Ortalama 16 yılda bir Düzce’de can ve mal kayıplarıyla sonuçlanan yıkıcı depremler oluyor demektir. İşte bu depremlerden sonuncusu da 23 Kasım günü gerçekleşmiştir. Bu korkunç bir ortalama.   

Rümeysa: Hocam korkunç dediniz bizi de korkuttunuz. Hocam bize Kuzey Anadolu Fay Hattı ile ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Kuzey Anadolu Fayı, yaklaşık 1650 km uzunluğunda ve 2 ila 110 km genişliğindedir. Ege Denizi’nin kuzeyinde yer alan Saroz Körfezi’nden başlayarak Türkiye’nin Doğusunda bulunan Bingöl’ün Karlıova ilçesine kadar uzanır. Tarihsel süreç içerisinde ülkemizde gerçekleşen en yıkıcı depremler hep bu hat üzerinde meydana gelmiştir. Dikkat ederseniz televizyonlara çıkan bilim adamları, bu fay üzerinde bulunan yerlerde, her an büyük can ve mal kayıplarına sebebiyet verecek depremlerin gerçekleşebileceğini konusunda uyarırlar. Zira bu durumu; yapılan tarihsel araştırmalar, jeolojik gözlemler, paleosismolojik ve arkeosismolojik çalışmalar da doğruluyor. Örneğin Cumhuriyet döneminde gerçekleşen 1939 Erzincan, 1943 Kastamonu(Tosya-Ladik), 1944 Gerede-Bolu, 1953 Yenice-Gönen, 1957 Abant, 1967 Adapazarı, 1999 Gölcük, 1999 Düzce ve en son olarak da 23 Kasım Düzce depremleri bu gerçeği kanıtlamaktadır.

Rümeysa: Peki Hocam Kuzey Anadolu Fayı üzerinde gerçekleşen depremler de biz neden çok etkileniyoruz? Örneğin 17 Ağustos Gölcük Depremi’nde Hendek’te çok fazla yıkım olmaz iken Düzce’de büyük can ve mal kaybı olmuştu. 

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Rümeysa Hanım bu çok önemli bir soru. Bu sorunun cevabı Düzce’nin zemin yapısında saklı. Düzce arazisi genç çökellerden oluşuyor, ovanın toprağı alüvyon, çakıl, kum ve kilden meydana geliyor.

Rümeysa: Sözünüzü kesiyorum. Kusura bakmayın. Örneğin gazetemizin hemen karşısında bir inşaat alanı var en az 5 metre kazıldı ama hala toprak çıkıyor. Ufak bir kaya parçası dahi çıkmadı.

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Düzce ovasını değil 5 metre 250 metre kazsanız dahi kayaç yapıya ulaşamazsınız Ancak 260 metrede kayaya ulaşırsınız. Az önce dediğim gibi Düzce ovası genç çökellerden oluşuyor. Ova yüzeyi dördüncü zaman alüvyonları ile kaplı bir göl tabanıdır. Yani bu ne demek? Bu şu demek. Kuzey Anadolu Fayı üzerinde Düzce’nin bulunduğu yerin 200 km. batısında veya 200 km. doğusunda gerçekleşen 7 şiddeti üzeri her depremde beşik gibi sallanırsın kardeşim demek. Düzce şehir merkezi, Gölyaka şehir merkezi, Gümüşova şehir merkezi, Cumayeri şehir merkezi, Çilimli şehir merkezi, Kaynaşlı şehir merkezi… Buraların hepsi genç çökeldir. Örneğin hem 17 Ağustos hem de 12 Kasım depremlerinde Düzce şehir merkezinde büyük can ve mal kaybı gerçekleşirken merkezden 6 km uzaktaki Konuralp’te bırakın yıkımı kimsenin burnu dahi kanamadı. Zeminin önemini görüyor musunuz? Bir başka şey de söyleyeyim. 1998 yılında halen aynı adreste ikamet ettiğim Azmimilli Mahallesi’ndeki evimizin bahçesine artezyen için sondaj vuruldu. 6’ıncı metrede su çıktı. Bunun üzerine firmanın jeoloji mühendisi babama hiç unutmam “Hocam su çok erken çıktı. Bu tehlikeli bir durum. Bu noktada duralım artezyenden vazgeçip biz buraya tulumba takalım. Sondaj vurduğumuz yer binaya çok yakın. Kurak zamanlarda bu suyu da çok kullanıp yer altı suyunu azaltmayın bina zarar görür” demişti. 

Rümeysa: Dediklerinizden Düzce şehir merkezinin çok yanlış bir yerde olduğu açık ve net ortaya çıkıyor.

 Doç. Dr. Fatih Özçelik: Kesinlikle.  Düzce’de büyük yıkıma neden olan 1999 Gölcük ve Düzce depremleri aslında şehir merkezinin zemini sağlam kuzey ve kuzeydoğuya kaydırılması hususunda bir fırsattı. Ne yazık ki dönemin yerel yöneticilerinin öngörüsüzlüğü ve vizyonsuzluğu nedeniyle biz o treni kaçırdık. Bir de yetmezmiş gibi Düzce ovasının en verimli topraklarının bulunduğu yerler imara açıldı ve Düzce ovası katledildi. O dönem tarım alanlarının imara açılmaması için bu işin kaygısını duyan birkaç kişi ile dönemin yerel idarecilerine “Düzce ovası tarımsal açıdan çok kaliteli toprağa sahip, iklimi seracılığa da uygun, modern tarım anlayışıyla on iki ay tarım yapılabilir, eğer bu alanlar imara açılırsa devamı gelir, bu işin dönüşü olmaz, Düzce arazisi genç çökellerden oluşuyor, ovanın toprağı alüvyon, çakıl, kum ve kilden meydana geliyor, 250-260 metre sondaj vursanız dahi kayaya rastlayamazsınız, Düzce ovasının depremselliği çok yüksek bu toprak yapısıyla her zaman beşik gibi sallanır, şehir merkezinde bile 6 metreden su çıkıyor…” dedik ama ikna edemedik. Bu da yetmezmiş gibi süper verimli tarım arazileri üzerine OSB’ler açılarak mevzuya tüy dikildi. Dönemin yöneticilerinden birinin iyi niyetli uyarılarımıza eskilerin deyimiyle ham ervahlık bir cevabı vardı ki ömür boyu unutamam. Bende kalsın.  

Bir de size çok ilginç bir anekdottan bahsedeyim. Düzce’de meydana gelen depremler ile ilgili hem kendi kütüphane ve arşivlerimizde hem Alman hem de İsveç kütüphane ve arşivlerinde araştırmalar yaptım. Düzce’de soyadı bende gizli ve oldukça tanınan bir aile 1944 ve 1999 depremlerinde yakınlarını kaybetmiş. 1957 Abant depreminde de evleri ağır hasar almış. Ancak bu aile Asar deresi kıyısındaki arsalarına çok katlı binalar yapmaktan bir türlü vazgeçmemiş. Bir tek 12 Kasım 1999 Düzce Depremi’nde can kayıpları yok. Çünkü binaları 3 ay önce 1999 Gölcük depreminde yıkılmıştı ve bu aileden yine vefat edenler olmuştu. Kısacası 1999 Düzce Depremi gerçekleştiğinde binaları yıkıntı halindeydi. İlginç değil mi? Her defasında yıkımın gerçekleştiği ve her seferinde kayıpları olmasına rağmen o alana çok katlı bina yapmaktan bir türlü vaz geçmemişler                   

 Rümeysa: Hocam 23 Kasım depremine dönersek herkes 5.9 şiddetinde değil de çok daha şiddetli hissettik diyor.

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Evet. Hakikaten öyle. 23 Kasım sabaha karşı saat 4.08'de Richter ölçeğine göre 5.9 şiddetinde bir depremle uyandık. Ancak bizim hissettiğimiz bunun çok üstündeydi. Fayın yeryüzüne çok yakın olması ve ivmesinin çok yüksek olması bizde bu hissi uyandırdı. Deprem sona erdiğinde herkes gibi ben de kendimi dışarı attım. Ben kesinlikle çok yıkım olduğunu düşünüyordum. Allah'a şükür yıkım çok çok az oldu. Bunun başlıca sebebi 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri sonrası çıkartılan bina yönetmelikleri ve bu yönetmelikleri uygulama konusunda hassasiyet gösteren Düzce Belediyesi'dir şüphesiz.

Rümeysa: Hocam son olarak ne demek istersiniz.

Doç. Dr. Fatih Özçelik: 17 Ağustos Gölcük Depremi’nde Düzce Azmimilli Mahallesi’nde mutlak bir ölümden kıl payı yaralı olarak kurtuldum. O yaralı halim ile il il hastane hastane dolaştırıldım. Takdir-i İlahî. Alacak nefesimiz; yaşayacak günümüz varmış. Bu sebeple deprem konusunda hassasım. 12 Kasım 1999 Düzce depreminden sonra merkezdeki bazı caddeler ve sokaklar zemininden ötürü imara kapatılmıştı. Düzce’deki en fazla can ve mal kaybı o caddeler ve sokaklar üzerinde gerçekleşmişti. Peki sonra ne oldu? İmara kapatılan o caddeler ve sokaklar yeniden imara açıldı. 2 kat imar izni bir müddet sonra 3’e daha sonrada 4’e çıktı. Emin olun 2019 yılında Dr. Faruk Özlü Belediye Başkanı seçilmeseydi Düzce şehir merkezinin gevşek zemininde kat izni 5’e veya 6’a çıkardı. Düzce ovasının geniş bir çökme havzası içinde olduğunu ve toprağının genç çökel özelliğine sahip olduğunu alüvyon, çakıl, kum ve kilden meydana geldiğini az önce söylemiştim. Bu nedenle her büyük deprem buralarda da can ve mal kayıplarına sebebiyet vermektedir. Peki ne yapacağız? Deprem yönetmeliklerinden taviz vermeyeceğiz, ovada az katlı ve sağlam binalar yapacağız ve bu güzel coğrafyada yaşamaya devam edeceğiz. Sözlerimi merhum Ahmet Mete Işıkara'nın "Deprem öldürmez, bina öldürür" sözüyle bitirmek istiyorum.

Rümeysa: Hocam size çok teşekkür ediyoruz. Bize zaman ayırdınız ve değerli bilgilerinizi bizimle paylaştınız.  

Doç. Dr. Fatih Özçelik: Ben teşekkür ederim.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.