27 Mayıs 2025 - Salı

İSLAM BELDELERİNİN KÂBUSU ‘’ÖZENTİLİK’’

81 Düzce Haber köşe yazarı Semih Genç İSLAM BELDELERİNİN KÂBUSU ‘’ÖZENTİLİK’’ başlıklı yeni yazısını yayımladı.

Yazar - Semih Genç
Okuma Süresi: 5 dk.
Semih Genç

Semih Genç

-
Google News

Özentilik, zayıfın güçlüye benzeme çabası olarak tanımlanabilir. 18. Yüzyıl Avrupası’nda saray kıyafetlerine ilgi duyan; Türk usulü düğün yapan; şatolarda Türk halıları, Türk lâlesi, Türk içeceği ‘’kahve’’ bulundurmayı âdet edinen soylulara rastlanması özentilik kavramı için uygun bir örnektir mesela. Ve hatta Fransız elçilerinden Herbette, döneminden şöyle bahseder: ‘’Paris âdeta İstanbul mahallelerinden biri hâline geldi.’’ Günümüze baktığımızda ise müthiş bir Batı hayranlığı bulunmaktadır. Özellikle gençlere sirayet eden bu özentilik dinî ve kültürel yapımızda derin yaralar açmaktadır. Bu özentilik; dinimize ve geleneklerimize uymayan Batı menşeili bazı olguları İslam beldelerinde normalleştirmektedir. Hatta bu normalleşmeler, olmazsa olmazımız haline dahi gelebilmektedirler. Batı özentiliği günlük hayatımızın neredeyse tamamına sirayet etmiştir. Bununla da kalmayıpdinine ve kültürüne bağlı davranışlar gösterenler hor görülür vaziyete gelmiştir. Batı dünyasının kendi inançlarına dayanarak uyguladığı birtakım olgular, Müslüman beldelerde modernite ve çağın gerekliliği olarak görülmeye başlanmıştır. Batı özentiliğinin en büyük tezahürlerinden biri de giyim kuşam meselesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Batı’nın Müslüman beldelerdeki medya unsurlarına hâkim olmasıyla birlikte, özellikle gençlerimizi etkileyen bir çıplaklık furyası hızlıca yayılmaktadır. Bu furya Müslüman beldelerde sarılması güç yaralar açmaktadır. Öyle ki sadece bir yüzyıl ,bir insan ömrü, öncesine döndüğümüzde annelerimizin peçesiz geçmediği sokaklardan, şuanda bir Hristiyan kadınından ayırt edilemeyecek bir giyim kuşama sahip kardeşlerimiz geçmektedir. Bu hâl öyle normalleşmiştir ki Müslüman kadınlar bile tesettürün önemini görmezden gelerek kendilerini kandırmaktadırlar. Bu çıplaklık, fıtratı itibarı ile erkeklerde daha az bile olsa kendini göstermeyi başarmıştır. Zira şortların boyu diz üstüne çekilerek namahrem bir hal almıştır. İnançsız vatandaşlarımıza elbette ki karışma hakkımız yoktur lakin bizleri üzen; bu hataya Ayşe, Fatma, Amine annelerimizin evlatlarının yani kardeşlerimizin düşmesidir. İslam’da ilk tesettür emri, erkeklerin göz kapaklarına inmiştir. Nur Suresi 30. ayette buyurulmaktadır ki: ‘’Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Bu, onlar için daha temiz ve nezih bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların bütün yaptıklarını en iyi bilmektedir.’’ Günümüz çıplaklık modası, bağlantılı olarak erkeklerimizi dekadınlarımızı da yanlışa sürüklemektedir. O halde Müslüman kadınlar ve erkekler birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmelidirler. Bu durumda erkeklerin gözüne inen tesettür ayetinin hemen ardından Nur Suresi 31. ayet indirilmiştir: ‘’Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar.’’ Müslüman hanım kardeşlerimize bu durumu açıkladığımızda ‘’Ama herkes yapıyor, kimse dikkat etmiyor’’ gibi cevaplar alabiliyoruz. Normalleşmenin akıllara dayattığı algının etkisiyle ‘’Ben de öyle giyinmezsem onlardan aşağı kalırım’’ fikri benimseniyor. Bu algılar neslimizeöylesine dayatılıyor ki bu algıları kendi fikirlerimiz sanarak benimsiyor ve bu dayatmayı ‘’özgürlük’’zannedebiliyoruz. Cenneti arzulayan ruhlar olarak bu tarz yanılgılara karşı uyanık olmalı ve birer Müslüman olarak Allah’ın belirlediği sınırlar çerçevesinde yaşamımızı sürdürüp cenneti hak etmeyi umut etmeliyiz. Çıplaklık tehlikesi İslam beldelerinin temelini derinden sarsmaktadır. Selahaddin Eyyübi’nin de dediği gibi: ‘’Bir milleti savaş olmaksızın yıkmak isterseniz çıplaklığı ve zinayı genç nesilde yayın.’’Buradan da yola çıkarak İslam beldelerine kasıtlı olarak Batı Hristiyan kültürü empoze edilerek zarar verilmeye çalışıldığını görebiliriz. Bu durumla baş edebilmemiz için başta devlet yetkililerimiz olmak üzere büyüklerimizin harekete geçmesi gereklidir. Batı’dan çıplaklık gibi zararlı akımların değil bilim gibi faydalı uğraşların özenilmesi sağlanılmalıdır. Aile büyüklerimiz ise çocuklarına aşıladıkları değerler konusunda dikkatli olmalıdırlar. Vazifenin en büyük payı ise gençlerimize düşmektedir. Gençlerimiz, İslam dünyasına vurulan bu prangaya dur demeli ve kendi değerlerine sahip çıkmalıdırlar. Dayatmalara ve normalleşmelere karşı yılmamalı ve bir elif nidası ile tüm bu tuzaklara karşı dimdik dayanmalıdırlar.   Semih Genç

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.