Okulsuz Öğrenme: Yazın Öğrenme Süreci Durur mu?
Havva Kübra Genç – Çocuk Gelişimi Uzmanı & Çocuk‑Ergen Psikoterapisti

Havva Kübra Genç
-Yaz tatilinin başlamasıyla birlikte çocuklar uzun süredir bekledikleri dinlenme ve özgürlük dönemine girer. Karnelerin alınması haklı bir coşku yaratır; ancak çocukların zamanı verimli kullanma, sorumluluk alma ya da gelişimlerini destekleyecek etkinlikleri planlama gibi becerileri henüz tam gelişmemiştir. Bu nedenle yaz tatili, sadece serbest zaman olarak değil, yetişkin rehberliğiyle doğru yönetilmesi gereken bir süreçtir. Aksi halde öğrenme sürecinde kopukluklar yaşanabilir.
Akademik literatürde “yaz tatili öğrenme kaybı” (summer learning loss) olarak adlandırılan kavram, özellikle matematik ve okuma alanlarında yaz ayları boyunca ölçülebilir gerilemeler yaşandığını göstermektedir. Bu durum, öğrenilen bilgilerin tekrarlanma fırsatının azalması ve sinaptik bağlantıların zayıflamasıyla açıklanır. Öğrenme materyallerine, kitaplara ve destekleyici çevrelere erişimin sınırlı olduğu ailelerde bu gerileme daha belirgin hale gelmektedir. Dolayısıyla, yaz tatilinin niteliği çocukların akademik gelişimini doğrudan etkileyebilir.
Avrupa’daki eğitim sistemlerine bakıldığında, yaz tatili süreleri Türkiye’ye kıyasla genellikle daha kısadır. Örneğin Hollanda ve İngiltere’de yaklaşık 6 hafta; Avusturya, Belçika ve Finlandiya’da ortalama 8 hafta; İtalya’da 9 hafta; Portekiz’de ise yaklaşık 10–11 hafta olarak planlanmaktadır. Bu ülkelerde tatil süreleri kısa tutulurken, yıl içine dağıtılmış ara tatiller ve üç dönemli sistemlerle öğrenme süreçlerinin kesintiye uğramaması amaçlanmaktadır. Türkiye’de öğretmenlerin büyük çoğunluğu da benzer bir sistemin uygulanmasının faydalı olacağını düşünmektedir.
Yaz tatilinin bu yapılandırılmış süreçlerinde, çocukların kendilik algısını destekleyecek etkinliklere yer vermek oldukça önemlidir. Yaşa uygun sorumluluklar (örneğin sofra hazırlama, kendi eşyalarını düzenleme veya market alışverişinde görev alma) çocuğun “başarabiliyorum” duygusunu pekiştirir. Bu tür deneyimler özellikle okul öncesi ve erken ilkokul döneminde benlik algısının güçlenmesini sağlar ve gelişim için koruyucu bir faktördür.
Bununla birlikte, yaz tatilinde dijital içeriklere maruziyet artar; bu durum hem dikkat becerilerinde gerilemelere hem de aile içi iletişimde zayıflamalara yol açabilir. Bu nedenle, her gün belirli zaman dilimlerinde ekran kullanımı sınırlandırılmalı ve bu “ekransız zaman blokları” içinde birlikte kitap okuma, yürüyüş yapma veya yaratıcı etkinlikler gerçekleştirilmelidir. Bu uygulama, hem çocuğun dikkat becerilerini destekler hem de ebeveynle nitelikli bağ kurulmasına olanak tanır.
Modern ebeveynlikte sıklıkla sorun olarak görülen “sıkılma” haline de dikkat etmek gerekir. Yukarıda değinilen durumların dışında ailelerin en çok sorun yaşadığı sıkılan çocuklarımızla koca bir üç ayı nasıl geçireceğiz sorusuna hala cevap bulamadığınızı düşünüyorsanız lütfen bu durumu simdi farklı bir şekilde ele alalım. Sıkılmanın gelişimsel açıdan değerli bir süreç olduğu bilinmeli ve çocukların bu deneyimi yaşaması desteklenmelidir. Bu durumda anne-babalar, çocuklarının sıkılmasinı bir problem olarak görmemeli ve çocuğun problem olarak yakındığı durumu normalize eden, desteleyen bir tutum içinde olmalı. Tatilde çocuğun kendi başına oyun kurması, içsel kaynaklarını kullanarak problem çözmesi ve yaratıcılığını geliştirmesi için zaman zaman serbest ve yapılandırılmamış zaman dilimlerine ihtiyacı vardır. Sıkılmakla başlayan her kaos doğru desteklerle gelişim için atılan bir adımdır.
Mutlu anılarla dolu bir tatil dönemi dilerim.