Düzce Tarihi’ne Dair Bazı Düşünceler
81 Düzce Haber köşe yazarı Doç. Dr. Ilhan Gök "Düzce Tarihi’ne Dair Bazı Düşünceler" başlıklı ilk yazısını yayımladı.

Doç. Dr. İlhan Gök
-Düzce, tarihsel süreç içerisinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir bölge olarak önemli bir yer tutmaktadır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla birlikte Osmanlı topraklarına katılan Düzce, ilk dönemlerinde günümüzden oldukça farklı bir yapıya sahipti. Bu durum, Osmanlı arşiv belgeleri ve yabancı seyyahların gözlemleriyle doğrulanmaktadır. Osmanlı döneminde, Düzce küçük bir yerleşim yeri olup, Bolu Sancağı’na bağlı bir kaza/nahiye statüsündeydi. Kastamonu vilayet salnamelerinde, 1864 yılında Düzce’nin Bolu Sancağı’na bağlı Göynük kazasına bağlı bir nahiye olarak kaydedildiği, 1871 yılında ise Göynük kazasından ayrılarak Bolu Sancağı’na bağlı bir kaza statüsüne kavuştuğu belirtilmektedir.
Osmanlı arşiv belgelerinden edinilen bilgilere göre, Düzce’nin ilk yerleşim yeri olarak "Üskübü" adı geçmektedir. Ancak zamanla bu bölgeye "Düzce" veya diğer adıyla "Konrapa" ismi de verilmiştir. Yabancı seyyahların gezi notlarında da bu isimler doğrulanmaktadır. Her iki isim de aynı dönemde kullanılsa da, kaza merkezi başlangıçta Üskübü’dür. Üskübü, günümüzdeki Düzce şehir merkezine yaklaşık 7-8 km mesafede yer almakta olup, günümüzde üniversitenin bulunduğu bölgeyi ifade etmektedir. Zaman içinde kaza merkezi buradan bugünkü Düzce’ye taşınmıştır.
Osmanlı dönemi arşiv belgelerinde, bu bölge "Düzce", "Düzce Pazarı" ya da "Konrapa" olarak geçmektedir. "Konrapa" isminin, bu bölgenin fethedilmesinde önemli bir rol oynayan Gazi Konur Alp’ten kaynaklandığı bilinmektedir. Osmanlı döneminde Düzce, önemli bir kavşak noktasında yer almakta olup, verimli toprakları sayesinde tarım açısından büyük bir potansiyele sahipti. Özellikle pirinç üretimi bakımından, Düzce, Osmanlı için önemli bir merkez haline gelmiştir. Ayrıca, Osmanlı haberleşme teşkilatının önemli üyeleri olan ulaklar için de stratejik bir menzil noktasıydı. Düzce’de yaşayan insanlara, ulaklık görevini yerine getirmeleri nedeniyle çeşitli vergilerden muafiyet tanınmıştır. Bunun yanı sıra, Düzce, Saray için avcı kuşlardan olan şahinin yetiştirildiği bir yerdi ve bu sebeple önemli bir konuma sahipti. Bu görevinden dolayı Düzce’nin Şahinciler Köyü vergilerden muaf tutulmuştur.
Zaman içinde Düzce’nin kazası genişlemeye başlamış ve yerleşim alanı, hem yurt içinden hem de yurt dışından gelen göçlerle büyümüştür. 1718 tarihli avarız defterlerinde, Düzce’nin nüfusunun 600 hane civarında olduğu kaydedilmişken, 19. yüzyıla gelindiğinde, dışarıdan gelen göçlerle nüfusunda önemli bir artış yaşanmıştır. Bu nüfus artışının başlıca sebepleri, Kırım ve Kafkasya’dan gelen muhacirlerdir. Çerkesler ve Abazalar, bu göçmen gruplarının en büyük kısmını oluşturmuştur. 19. yüzyılın ikinci yarısında, Rusların Kafkasya’daki yayılmacı politikaları, bölgedeki halkları göç etmeye zorlamıştır. 1858 yılından itibaren Ruslar, Kuban Nehri’nin güneyini ele geçirerek, bu bölgedeki Nogay ve Çerkesleri Osmanlı topraklarına göç etmeye mecbur bırakmışlardır. Bu süreçte yaklaşık 150 bin kişi Batı Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına göç etmiş, göç sırasında binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Batı Kafkasya’dan gelen bu muhacirlerin bir kısmı ise Düzce’de iskân edilmiştir.
Düzce, sadece Kafkasya’dan değil, Karadeniz Bölgesi’nden de göç almıştır. Bu göçler, Düzce’nin nüfusunun zamanla artmasına yol açmıştır. Ancak sürekli olarak göç alması, yerleşim alanlarında bazı sıkıntılara da neden olmuştur. Zaman içinde, muhacirlerin iskân edilemeyeceği yönünde uyarılar yapılmış olsa da, göçler devam etmiştir. Düzce’ye yerleşen muhacirler, bataklık ve sulak alanlara yerleşmiş ve bu da sıtma gibi hastalıkların yayılmasına sebep olmuştur. Osmanlı Devleti, sıtmaya karşı çeşitli tedbirler almak zorunda kalmıştır.
Hem yurt içinden hem de yurt dışından gelen göçlerle, Düzce’nin yerleşim alanları genişlemiş ve nüfusu artmıştır. Bugün, Düzce, kavşak noktasında yer alması ve Batı’ya yakınlığı itibarıyla, diğer illere göre önemli bir avantaja sahiptir. Bu avantaj, doğru bir şekilde değerlendirildiğinde Düzce’nin nüfus ve ekonomik açıdan diğer illerden daha hızlı bir şekilde gelişmesini sağlayabilir. Ayrıca, Düzce’nin içinde barındırdığı kültürel çeşitlilik, şehri sosyo-kültürel açıdan zengin kılmaktadır.