01 Aralık 2025 - Pazartesi

KONURALP TOPLUMSAL HAFIZASINDA TAŞ KAHVE (KAYA DİBİ)

81 Düzce haber köşe yazarı Doç. Dr. Fatih Özçelik "KONURALP TOPLUMSAL HAFIZASINDA TAŞ KAHVE (KAYA DİBİ)" başlıklı yeni yazısını yayıımladı.

Yazar - Doç.Dr. Fatih Özçelik
Okuma Süresi: 18 dk.
Doç.Dr. Fatih Özçelik

Doç.Dr. Fatih Özçelik

-
Google News

Konuralp’te (Üskübü) bazı mekânlar, gündelik hayatın çok ötesinde anlamlar kazanmıştır. Bu mekânlar yalnızca insanların dinlendiği, çay içtiği ya da oyun oynadığı yerler değildir; aynı zamanda yerel kimliğin oluştuğu, siyasal kültürün şekillendiği, ekonomik ilişkilerin konuşulduğu ve toplumsal hafızanın taşındığı bir odağa dönüşür. Halk arasında hem Taş Kahve hem de Kaya Dibi olarak bilinen kahvehane, 1954’ten 1998’e kadar Konuralp’in tam da böyle bir merkezini oluşturmuştur. Kahvenin kurucusu Kenan Öz, aynı zamanda iki dönem Çifte Pınarlar Mahallesi muhtarlığı yapmış; ondan sonra kahveyi işleten büyük oğlu Ali Öz ise dört dönem aynı mahallenin muhtarı olarak görev yapmıştır. Bu yazı, kahvenin sahibi Kenan Öz’ün çocukları İmran Öz, İsmail Öz, Hacer Aktepe ile kasabanın yaşayan hafızaları Cevat Aksöz ve Bülent Kıycı’nın tanıklıklarına dayanarak Taş Kahve’nin toplumsal, ekonomik ve siyasal işlevlerini ortaya koymaktadır.

Fotoğraf 1: Taş Kahve ve bulunduğu cadde; günümüzdeki görünümü.

Taş Kahve, fiziksel olarak küçük bir mekândı. Yaklaşık otuz metrekarelik alanında altı–yedi tahta masa, tahta sandalyeler, soba ve çay ocağı bulunurdu. Zemin tamamen tahtaydı. Temizlik yöntemini Hacer Aktepe ayrıntılarıyla anlatır: Önce zemine yanık yağ sürülür, ziftlenir, ardından üzerine talaş yayılır, talaş ıslanınca süpürülür ve böylece yerler siyaha yakın parlak bir görünüm kazanırdı. Kahvede çay her zaman odun kömüründe demlenir; sobada yakılan odunların geride bıraktığı kömürler hem ısınmanın hem de kahvenin işleyişinin temelini oluşturur, ayrıca Konuralp’teki fırınlardan çıkan odun kömürleri de bu amaçla toplanırdı. Cam bardaklar zaman zaman çamaşır suyuna batırılarak temizlenirdi. Bu düzen, küçük mekânı işlevsel ve kendine özgü bir kimlik taşıyan bir alan hâline getirirdi. Kahve 1954 yılında açılmış, Kenan Öz ve çocuklarının uzun yıllar süren emekleriyle ayakta kalmış, 1985–1998 yılları arasında ise büyük oğul Ali Öz tarafından işletilmiştir. Kahve binası bugün hâlâ ayakta olmakla birlikte artık işlevselliği kalmamıştır. Kenan Öz 2010 yılında, Ali Öz ise 2020 yılında vefat etmiştir.

Fotoğraf 2: Taş Kahve’yi açan ve yıllarca yaşatan isim Kenan Öz

Taş Kahve’nin canlılığını ve sürekliliğini sağlayan en önemli unsurlardan biri ise kahveyi ayakta tutan aile emeğiydi. Bu düzenin görünmez kahramanları ise kahve sahibinin çocuklarıydı. Ali, İsmail, Hacer ve İmran kahvenin yanında bulunan evlerinde büyüdükleri için çocukluklarının büyük bölümü bu mekânın içinde geçmiştir. Kahve onlar için hem bir oyun alanı hem bir iş ortamı hem de sosyal ilişkilerin merkezini oluşturan bir hayat sahnesiydi. İmran Öz, bayram günlerinde kahvenin müdavimlerinin kendisine kıyafet aldığını aktarır. Her bayram farklı bir ziyaretçinin ona bayramlık getirmesi, kahvenin çocukları da içine alan güçlü dayanışma yapısını göstermektedir.

Fotoğraf 2: Babasının izinden giderek Taş Kahve’yi 1998’e kadar işleten değerli isim: Merhum Ali Öz.

Hacer Aktepe’nin pembe hırka anısı, kahvenin çocukların dünyasındaki yerini en iyi ortaya koyan örneklerden biridir. Düzce Ovası’nda yaşanan büyük sel felaketinin ardından bölgeye yardım malzemeleri gelmiş ve babası Kenan Öz, Hacer’e bu yardımlardan pembe bir hırka getirmiştir. O yıllarda yeni bir kıyafet, özellikle bir çocuk için son derece kıymetlidir. Hacer aynı zamanda kahvede kullanılan kömürün temininde görevlidir; fırınların önüne bırakılan odun kömürlerini tenekeye doldurup sırtında kahveye taşır. Bir gün kömürlerden biri tam soğumamışken tenekeye koyar ve tenekeyi sırtına aldığında pembe hırkasının arkası sıcak kömürle temas ederek tamamen yanar. Hacer, henüz altı yaşındayken yaşadığı bu üzüntüyü bugün bile hatırladığını belirtir. Bu anı, Taş Kahve’nin çocukların emeğiyle, duygularıyla ve gündelik hayatlarıyla iç içe geçmiş bir mekân olduğunu göstermektedir.

Fotoğraf 3: Merhum Kenan Öz’ün kızı: Hacer Aktepe

İsmail Öz ise kahvenin gençler üzerindeki etkisini anlatır. Lise yıllarında hem tarlada çalışmakta hem kahvede bardak taşımakta hem de eğitimine devam etmektedir. Bir gün kahvenin müdavimlerinden “İbrahim Amca”, orada bulunanlara dönerek şu dikkat çekici uyarıyı yapar: “Tanımadığınız insanlara eğitim almışlar diye Hasan Efendi, Hüseyin Efendi diyorsunuz. Peki kendi eğitim alan çocuklarımıza neden efendi demiyoruz? Bu çocuklar size lazım olacak. Onlara sahip çıkın.” Bu uyarının ardından kahvedeki herkes İsmail’e “İsmail Efendi” demeye başlar. Bu hitap değişikliği, Taş Kahve’nin gençlere yalnızca birer çalışan olarak değil, toplumun geleceğini taşıyan bireyler olarak baktığını göstermektedir.

Taş Kahve’nin işlevi, yalnızca sosyal ilişkilerle sınırlı değildir. Burası aynı zamanda Konuralp’in siyasal hayatının nabzının attığı bir merkezdir. İmran Öz, kahvede akşam haber saatlerinde herkesin sessizleştiğini; yalnızca TRT’nin değil, Sofya, Moskova, Bükreş, Kahire, Lefkoşa ve Amerika’nın Sesi gibi merkezlerden yapılan Türkçe yayınların da büyük dikkatle takip edildiğini belirtir. Haberler doğrultusunda kahvede adeta “gündelik hükümetler” kurulup yıkılır; ülke siyasetinin küçük bir yansıması bu mekânda yeniden üretilirdi.

Siyasal tartışmaların canlılığını en çarpıcı biçimde ortaya koyan tanıklıklardan biri İsmail Öz’ün aktardıklarıdır. Ona göre hem CHP’nin hem Adalet Partisi’nin delegeleri sık sık Taş Kahve’de bir araya gelir; hararetli tartışmalar yaşanır, kısa süre sonra herkes yeniden çay içmeye devam ederdi. Siyaset, burada bir ayrışma değil, bir müzakere aracıydı.

Fotoğraf 4: Merhum Kenan Öz’ün oğlu, emekli öğretmen İsmail Öz. Yıllarca kahvede hem babasına hem de ağabeyine destek olmuştu.

Bölgenin siyasal hafızasında yer etmiş bir başka tanıklık da Devlet Bakanı Kazım Oksay’ın sözleridir. Taş Kahve’nin kapandığını duyduğunda “Bu kahvenin sohbeti Meclis’te bile konuşulurdu” diyerek mekânın ulusal siyasal kültür içerisindeki görünürlüğünü vurgulamıştır. Taş Kahve (Kayadibi), Konuralp’in siyasal hayatında öyle etkiliydi ki kahvede şekillenen siyasi eğilimler çoğu zaman Ankara’daki genel sonuçlarla birebir örtüşürdü. Konuralp’te sandıktan çıkan tablo, Türkiye genelinde ortaya çıkacak sonucun küçük bir örneği niteliğindeydi. Bu nedenle seçim dönemlerinde Ankara’daki bölgeyi tanıyan bazı siyasi çevreler, ülke siyasetinin yönünü tahmin edebilmek için önce Konuralp’teki sonuçları öğrenmeyi tercih ederdi. Taş Kahve’nin bu özelliği, mekânın yalnızca yerel bir buluşma noktası değil, ulusal siyasal davranışların da dikkate değer bir göstergesi hâline geldiğini ortaya koymaktadır.

Fotoğraf 5: Merhum Kenan Öz’ün kızı İmran Öz Aktepe. Konuralp’in yaşayan hafızası ve adeta bir kültür elçisi. Bölgenin tanıtımına yıllardır büyük emek veriyor.

Cevat Aksöz, Taş Kahve’nin yerel siyaset üzerindeki etkisini özellikle vurgular. Milletvekili adayları ön seçim dönemlerinde mutlaka bu kahveye uğrar; Avni Akyol, Ahmet Çakmak, Kemal Demir, Bayram Turan, Haluk Karabörklü ve Neşet Akvand gibi isimler hem kendi taraftarlarıyla hem de karşıt görüşteki yurttaşlarla burada doğrudan temas kurardı. Aksöz’ün anlattığı 1977 Bülent Ecevit ziyareti, Taş Kahve’nin siyasal kültür içindeki yerini açıkça gösterir. Ecevit’in bölgeye geleceği duyulunca Aksöz, iki traktörle yolu kapatıp “Ecevit mutlaka buraya uğrayacak” demiştir. Komiser Mümtaz Karaduman yolun açılmasını beklerken Aksöz kararlılığını sürdürür ve gerçekten de Ecevit Üskübü’ye girer. O gün kasaba olağanüstü kalabalığa sahne olmuş; Akçakoca yolundan Konuralp’e kadar olan güzergâh adeta insan seline dönüşmüştür.

Taş Kahve’nin toplumsal dokusunu anlamada Bülent Kıycı’nın tanıklığı da önemli bir yere sahiptir. Kıycı, kahvenin düzenli müdavimlerini tek tek sayarak mekânın kimler tarafından yaşatıldığını ortaya koyar. Bu müdavimler arasında Kontur Ahmet, Değirmenci Mahmut, Efe Sinan, Hacı Ahmet, Hacı Murat, Eşekçi Orhan, Muzaffer Çelebi, Kore Gazisi ve Konuralp Belediye Başkanı Hilmi Sönmez, Hafız Hüseyin Korkmaz, Marmara İbrahim, Bombacıların Ziya, Gazi Raif Keçi,  Gozurağaların İbrahim Aksöz, Abaza Muhittin, Topçu Hüseyin Tuncel, Hilmi Başol, Yabanoğlu Rüştü Öz, Sinemacı Ömer Ömür, Arapların Hakkı Kuzucanlı, Tömbek Mehmet Tamberk gibi kahve sakinleri yer alır. Her birinin kasaba içindeki kimliği, mesleği veya lakabı, Taş Kahve’nin aynı zamanda yerel karakterlerin buluşma noktası olduğunu göstermektedir.

Konuralp’in ilk gramofonu ve ilk plakçaları Taş Kahve’de kullanılmıştır. Müdavimler kendi sevdikleri ve kendilerinden bir hatıra taşıyan plakları getirir, kahvede çaldırır ve kimi zaman bu şarkılarla duygulanarak derin düşüncelere dalarlardı. Bazıları her akşam plaklarını yanlarında getirir, dinledikten sonra eve dönerken yeniden götürürdü. Böylece gramofon, Taş Kahve’nin sadece bir eğlence aracı değil, bireysel hatıraların, duyguların ve ortak kültürün paylaşıldığı bir sesli hafıza defteri hâline gelmişti.

Taş Kahve yalnızca siyaset ve gündelik sohbetlerin merkezi değil; aynı zamanda ekonomik hayatın düzenlendiği bir mekândı. Tütün ve pirinç üretimi, kasabanın temel geçim kaynaklarındandı ve bu ürünlere yönelik planlama çoğu zaman kahvede yapılırdı. Duvara asılan “Kasım günleri” listesi, çiftçilerin mevsimlik işlerini takip ettiği bir takvim niteliği taşırdı. Tütünün hangi tarihte kurutulacağı, pirincin ne zaman ekileceği, Tekel’e teslim edilecek denklere nasıl hazırlanacağı bu listeler üzerinden konuşulurdu. Köklük ve Melen kıyısındaki pirinç tarlaları, her yıl yeniden planlama gerektirdiği için kahvedeki bilgi akışı tarımsal üretimin önemli bir ayağını oluşturmaktaydı. Harman makinesi sırası, pirincin işleneceği yer, tarlaların yorulmaması gibi teknik meseleler bile kahvede ayrıntılı biçimde tartışılırdı.

Fotoğraf 6: Kahveyle ilgili bilgilerinden ve hatıralarından faydalandığımız Cevat Aksöz.

İsmail Öz’ün aktardığı bir diğer ayrıntı ise kahvenin ne kadar kalabalık olduğuna dair esprili bir hatıradır. Akşam saatlerinde kahve öyle dolar taşarmış ki yer bulunamaz hale gelirmiş. Bu yoğunluk sırasında müdavimlerden bazıları herkesi güldüren bir alışkanlık geliştirmiş; içeri girip yüksek sesle “Yangın var!” diye bağırır, o anda kalabalık ister istemez dağılır, ayakta bekleyen birkaç kişi de hemen oturacak yer bulurmuş. Bu küçük şaka, hem kahvenin ne derece dolup taştığını hem de Taş Kahve’deki samimi, içten ve neşeli ortamı gösteren unutulmaz bir anı olarak hafızalarda kalmıştır.

Fotoğraf 7: Merhum Kenan Öz, kızlarıyla birlikte. Kucakta görülen İmran Öz Aktepe, ayakta duran küçük kız ise Hacer Aktepe.

İmran Öz’ün aktardıkları, Taş Kahve’nin Konuralp toplumsal hayatında özellikle damatlar için nasıl bir çekim merkezi olduğunu göstermektedir. Onun anlatımına göre kahvenin önündeki akasyalarla çevrili bahçe, akşamları sohbet ve oyunların doğal mekânıydı. Bir arife akşamında rahmetli gazeteci Mehmet Uçar’ın yalnızca Taş Kahve’de oyun oynayan tam on sekiz damat saymış olması, bu geleneğin güçlülüğüne işaret eder. Bu durum, Konuralp’te damatlara duyulan sevgi ve saygının bir yansımasıdır. Anlatıya göre bu saygı, Konuralplilerin kızlarına duyduğu sevgiyle doğrudan bağlantılıydı; kızlar ne kadar kıymetliyse damatlar da o kadar kıymetli görülür ve kahvenin doğal bir parçası hâline gelirdi. Böylece Taş Kahve, yalnızca bir toplanma yeri değil, aile bağlarının, akrabalık ilişkilerinin ve yerel kültürün görünür olduğu bir sosyal alan niteliği taşımaktaydı.

Bu ekonomik düzen kasabanın diğer meslek gruplarını da etkilerdi. Cevat Aksöz’ün aktardığına göre o yıllarda çarşıda yedi kasap bulunmaktaydı. Et alanlar parasını çoğu zaman tütün parası geldiğinde öder; defterler adeta birer kredi sistemi gibi işlerdi. Enflasyonun düşük olduğu o dönemde esnaf ile üretici arasındaki bu güven ilişkisi, kahve sohbetlerinin de önemli konularından biriydi.

Taş Kahve aynı zamanda dayanışmanın en görünür biçimde örgütlendiği yerdi. İmran Öz’ün anlattıklarına göre kahvenin müdavimleri arasında güçlü bir sosyal takip ve ilgi ağı bulunurdu. İki gün üst üste kahveye gelmeyen biri olduğunda, bu durum hemen fark edilir; birkaç kişi kendi aralarında konuşmadan bile anlaşarak o kişinin evine gider, “Bir şey mi oldu?” diye sorarak hâlini hatırını yoklardı. Düğün zamanı yardım etmek, cenaze olduğunda aileye destek olmak, hastalanan birine çorba götürmek ya da askere giden bir gencin arkasından topluca uğurlama yapmak gibi pek çok dayanışma biçimi bu kahve üzerinden şekillenirdi. Kahve, yalnızca çayın içildiği bir mekân değil; kasabanın birbirini kollayan, birbirine sahip çıkan toplumsal vicdanının da taşıyıcısıydı.

Fotoğraf 8: Kahveyle ilgili bilgilerinden ve hatıralarından faydalandığımız Bülent Kıycı

Devletin Taş Kahve’yi yakından izlediğine dair dikkat çekici bir tanıklık da İsmail Öz tarafından aktarılmaktadır. Kahveye zaman zaman küçük paketler hâlinde “mis” satan bir kişi gelmekte ve herkes tarafından sıradan bir seyyar satıcı sanılmaktadır. Aradan yıllar geçtikten sonra Konuralpli biri, Ankara’da TBMM’de tesadüfen aynı kişiyi görmüş ve onunla konuşma fırsatı bulmuştur. Bu görüşme sırasında “misçi” olarak tanınan kişinin aslında sivil polis olduğu anlaşılmıştır. Sivil polis, Konuralp’te kim varsa hemen hepsi hakkında bilgi sahibi olduğunu söylemiş; hatta konuşma sırasında “Şu ne yapıyor, bu kişi nasıl, filanca hâlâ kahveye geliyor mu?” gibi sorular yönelterek bölgede olup bitenleri yakından bildiğini göstermiştir. Bu durum, Taş Kahve’de konuşulanların yalnızca günlük sohbetlerden ibaret olmadığını; aksine bütün Konuralp’i ilgilendiren konuların burada dile getirildiğini ve devlet görevlilerinin de bu nedenle kahveyi dikkatle izlediğini ortaya koymaktadır.

Yerel sağlık imkânlarının sınırlı olduğu dönemde kahve, bir tür sağlık istasyonu işlevi de görmüştür. Askerlikte sıhhiye eğitimi almış Sıhhiye Ahmet, kahvede iğne yapar, ufak yaralara müdahale eder ve gerektiğinde diş çekerdi. Cevat Aksöz’ün anlattığına göre gece vakti bir sandalyeye oturtulan hastayı arkasından tutup Sıhhiye Ahmet’in morfinsiz diş çekişine yardım ettiği anlar, yokluk yıllarının en canlı örneklerindendir.

Taş Kahve’nin kültürel hafızasında yalnızca yerel sakinler değil, Türkiye sinemasının önemli isimleri de yer almıştır. Konuralp’te çekilen Tütün Zamanı ve Yiğitler Ölmez filmlerinin başrol oyuncuları Salih Güney, Fatma Girik, Cavidan Dora ve Yılmaz Güney, çekimler sırasında Taş Kahve’nin müdavimleri olmuş; kahve, dönemin sinema emekçileri için de bir buluşma noktası haline gelmiştir. İsmail Öz’ün aktardığına göre film ekibi, özellikle Yiğitler Ölmez çekimleri sırasında sık sık kahveye gelir, çaylarını burada içer ve çay 25 kuruşken her zaman 50 kuruş öderlerdi. Hem çayı çok beğenirler hem de bu küçük jestleriyle kahveye olan memnuniyetlerini gösterirlerdi. Film oyuncularını görmek isteyen çok sayıda genç ve öğrenci de o dönem Taş Kahve’ye gelerek hem ekibi izler hem de kahvenin canlı atmosferine tanıklık ederdi. Böylece kahve, bir dönem sinema kültürüyle iç içe geçen nadir yerel mekânlardan biri hâline gelmiştir.

Fotoğraf 9: Merhum Kenan Öz’ün oğlu, emekli öğretmen İsmail Öz; Kayadibi’nin bugünkü hâli önünde.

Bütün bu tanıklıklar bir araya geldiğinde Taş Kahve’nin Konuralp’in yalnızca sosyal değil, aynı zamanda siyasal, ekonomik, kültürel ve hatta sağlıkla ilgili işleyişinde merkezi bir rol üstlendiği görülmektedir. Kahveyi önce baba Kenan Öz, ardından büyük oğlu Ali Öz; onlara yardımcı olarak ise İsmail, Hacer ve İmran Öz işletmişlerdir. Bu kahvehane, çocukların büyüdüğü, gençlerin saygı kazandığı, üretimin planlandığı, siyasetçilerin halkla buluştuğu, devletin taşrayı izlediği ve topluluk dayanışmasının örgütlendiği bir mekândır. Bugün fiziksel olarak ayakta olsa da işlevselliğini yitirmiştir. Buna rağmen Taş Kahve’nin hatırası Konuralp’in kolektif hafızasında yaşamaya devam etmektedir. Bu hafıza, küçük bir mekânın bir yerleşimin toplumsal yapısında ne denli derin bir iz bırakabileceğini gösteren önemli bir mirastır.

Fotoğraf 10 - Sözlü Tarih Çalışması Hatırası : Sol Baştan Doç.Dr. Fatih Özçelik, Hacer Aktepe, İsmail Öz, Cevat Aksöz, İmran Özaktepe, Bekir Kıycı

 

 

 

 

 

 

 

 

#
Yorumlar (3)
İsmail Öz
01.12.2025 16:54
Fatih bey e yazısından dolayı teşekkür ederim
Hüseyin Göktepe
01.12.2025 16:21
Çok teşekkür ederim kıymetli hocam. Çok güzel..
Vatandaş İlhami
01.12.2025 16:14
Buram buram tarih kokan lokasyona güzel farklı bir bakış açısı penceresinden bakma fırsatı vermişsin hocam elinize emeğinize yüreğinize sağlık
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.