29 Temmuz 2025 - Salı

“Yanar Dağ Değiliz Ama Hep Biz Yanarız”

81 Düzce Haber köşe yazarı Kadir Gülbay “Yanar dağ değiliz ama hep biz yanarız” başlıklı ilk yazısını okurları ile paylaştı.

Yazar - Kadir Gülbay
Okuma Süresi: 4 dk.
Kadir Gülbay

Kadir Gülbay

-
Google News

Bak hele dostum, yaz daha yeni bastı ama memleketin dört bir yanı cayır cayır. Yine ormanlar yanıyor, yine ciğerimiz kavruluyor. Tamam, yangın dünyanın derdi. Yalnız bizdeki yangınlar, sanki kaderimizmiş gibi her yıl katlanarak büyüyor. İklimmiş, kuraklıkmış, insan dikkatsizliğiymiş... Doğru, hepsi var ama bi' dur da anlatayım, mesele sadece hava sıcak değil yani.

Yalnız bizde mi yanıyor? Değil tabii. Kanada da yandı, Yunanistan da, İtalya da kavruldu geçen sene. ABD desen Kaliforniya’yla yaz boyu savaş halinde. Ama oralarda devletin yangınla dansı başka türlü oluyor. Adamlar yangın çıkmadan önce tatbikat yapıyor, eğitiyor, halkı bilinçlendiriyor, yangın anında da helikopteri, uçağı, robotu havada sıraya giriyor. Gece gündüz fark etmiyor, müdahale tıkır tıkır.

Bizde ise işler biraz ‘Allah’a emanet’. Helikopter varsa yakıtı yok, uçağın motoru çalışsa da pilotu bulunamıyor. “Gece görüş helikopterimiz var mı?” diye sorunca, “Ooo var” diyorlar ama sadece “kritik durumlarda” uçuyor. Allah aşkına, yangın zaten başlı başına kritik değil mi?

Devlet nerede? Devlet diyor ki: “27 uçak, 105 helikopter, 14 İHA, 6 bin kara aracıyla hazırız.” İyi güzel de, sahada çapa küreğiyle koşan köylüyü, suyu tükenmiş tankeri, eldivensiz, maskesiz çalışan işçiyi görünce biz bu hazır güce pek rastlayamıyoruz. İlk müdahale süresi “11 dakikaya indi” deniliyor ama bizim köylü diyor ki: “Yangın saat 1’de başladı, yardım 5’te geldi.”

Halk yangınla boğuşurken sosyal medyada “algı operasyonu” diyorlar. O yangınlar da mı algı kardeşim? Gözüyle gören, eliyle söndürmeye çalışan vatandaş mı yalan söylüyor? Belediye başkanı çıkmış “Bize içme suyu değil, mazot lazım” diyor. Yahu bu nasıl hazırlık?

Köylü mü kurtaracak, gönüllü mü? Eskiden orman köylüsü yangınla savaşın bel kemiğiydi. Şimdi “gönüllüysen gir” diyorlar. Gönüllüye eğitim yok, sigorta yok, ekipman yok. Eee? Yangının ortasında “öleceksen kendi rızanla öl” sistemi getirmişiz. Bursa’da, Eskişehir’de, İzmir’de canını veren işçi ve gönüllülerin hesabını kim verecek?

Bir de eğitim meselesi var. 2019'da Buca’daki Orman Yangınları Eğitim Merkezi kapatılmış. Yangına müdahale eden adama eğitim vermiyorsan, sonra neden kayıp veriyoruz diye soramayız.

Siyasi yangınlar da cabası Yangın çıkınca alevden hızlı atışmalar başlıyor. Muhalefet diyor ki “Devlet yok ortada”, iktidar diyor “Siz algı yapıyorsunuz.” E biz ne yapalım? Orman yanarken birbirinize laf sokacağınıza, çıkın da şu işi adam gibi çözün.

Sosyal medyada üç paylaşım yapanı gözaltına alıyorsunuz ama yangına müdahale eden belediye işçisinin eline eldiven veremiyorsunuz. Hadi oradan…

Yangını çıkmadan söndürmek işin özüne gelelim. Yangın çıktıktan sonra müdahale etmek yangını “söndürmek”tir. Ama esas marifet yangını çıkmadan önlemektir. Bunun için ne lazım?

Ormana girişi sezonluk yasakla.

Enerji hatlarını, çöplükleri denetle.

Turizm, madencilik gibi işlere yangın sezonunda fren çek.

En önemlisi: halkı eğit, bilinçlendir, sürece kat.

Bu iş sadece Orman Genel Müdürlüğü’nün sırtına yüklenmez. Ne demiş atalar: “El elden üstündür, akıl akıldan…”

Ciğerimiz yanıyor Her yaz bu yaz sonmuş gibi, her yangın ilk kez oluyormuş gibi şaşırıyoruz. Ama artık şaşırmak lüks. Kuraklık daha da artacak, yangınlar çoğalacak. Eğer biz hâlâ “uçak var mıydı, geç mi müdahale edildi, su bitti mi?” diye tartışıyorsak, bilin ki yanan sadece ağaç değil, gelecek de kül oluyor.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.