Önce İslam sonra Kaya, sıra kimde?
81 Düzce Haber köşe Yazarı Kadir Gülbay ''Önce İslam sonra Kaya, sıra kimde?'' başlıklı yazısını yayımladı

Kadir Gülbay
-Son dönemde Düzce Belediyesi’nin kararları, Düzce kamuoyunda tartışma konusu. Bu tartışmanın merkezinde ise işyeri mühürlemeleri, basın özgürlüğü ve siyasal rakiplerin durumu yer alıyor.
Oxijen Medya ve basın kuruluşlarına mühür
11 ay önce, İslam Keleşin sahibi olduğu Oxijen Medya grubuna bağlı medya kuruluşlarının binası, belediye zabıtası tarafından mühürlendi. Resmî gerekçe "çalışma ruhsat izni yokluğu" olarak açıklandı.
Ancak bu karar bazılarına göre keyfi ve siyasi bir duruş idi. Çünkü Oxijen Medya’nın hedefi, Düzce Belediyesinin bir "kent mobilyaları ve açık hava reklamcılığı" ihalesindeki usulsüzlük şüphelerini kamuoyuna taşımaktı. İhalenin ardından ihalenin iptal edilmesi, hemen ardından medyanın mühürlenmesi dikkat çekiciydi.
Basın emekçileri ve bazı siyasetçiler, bu uygulamayı "fikri ifade özgürlüğüne darbe", "belediye baskısı" olarak yorumladı. Birçok kişi için bu, mahkum edici bir sınır idi "İhaleye itiraz ettiniz, üzerine susturuldunuz."
Şimdi de sıra Anahtar Parti ilçe başkanı Doğan Kaya damı?
Bugün ise aynı belediyenin, Düzce’de siyaset sahnesinde yükselişte olan Anahtar Parti İlçe Başkanı Muhammed Doğan Kaya’nın işyeri mühürlendi. Düzce’de bir "adil olmayan siyaset, baskı sarmalı"nın parçası gibi görünür.
Anahtar Parti, son kongresinde tekrar merkez ilçe başkanı olarak Muhammed Doğan Kaya’yı seçti.
Parti bölgedeki örgütlenmesini hızlandırıyor, gençlik ve esnafla buluşmalar yapıyor, halkla temas kuruyor.
Böyle bir dönemde işyeri mühürlemesi iddiası, sıradan bir belge/ruhsat meselesinden öte, siyasi rekabet ve güç dengesi ekseninde okunmalı.
Neden bu tür adımlar tehlikeli?
Güvensizlik duygusu yaratır, Eğer bir belediye, eleştiren medya ya da muhalif siyasi aktörlerin ayağını kaydırıyorsa gerekirse ruhsat vb gerekçelerle bu, "kimse güvende değil" hissi doğurur. Bu da demokratik ortamı zedeler.
Basın ve siyaset özgürlüğüne gölge düşer,
Basın, denetim ve eleştiri işleviyle demokrasinin belkemiğidir. Aynı mekanizmanın, siyasette çeşitliliği boğmak amacıyla kullanılması ciddi endişe uyandırır.
Siyasi rekabet adaletsizleşir; Eğer iktidar sahibi olan belediye, meclise girmemiş ya da azınlıkta olan partileri bu tür uygulamalarla baskı altına alıyorsa bu, seçim öncesi ya da sonrası dengeleri bozar adalet kavramı aşınır.
"Ruhsat yok" iddiası yeterli mi? Şeffaflık ve kamu vicdanı
Savunma, "işyeri ruhsatsızdı" olabilir. Bu tür uygulamalar hukuk çerçevesinde meşru olabilir. Ancak burada mesele sadece ruhsat değil Zamanlama, taraflar ve bağlam.
Oxijen Medya’nın mühürlenmesi, ihalede belediyeyi eleştirmesinden kısa süre sonra gerçekleşti. Bu tesadüf olabilir ya da olmayabilir.
Eğer şimdi Anahtar Parti ilçe başkanının işyeri mühürlendi ise, bu da parti örgütlenmesinin ve siyasal hareketliliğinin yüksek olduğu bir döneme rastlıyor.
Bu ortamda sorulması gereken ana sorular, Ruhsat süreci neden bu kadar gecikti? Diğer benzer işyerlerine aynı standart uygulanıyor mu? Bu tür mühürleme kararlarında şeffaf denetim var mı?
Düzce gibi küçük,orta ölçekli illerde, yerel yönetim ile medya siyaset arasındaki ilişki daha görünür, daha yakından izlenir. Eğer bu ilişki "güç, ceza, müsaade" mekanizmasına dönerse, toplumun demokratik motivasyonu zarar görür. Basın sivil toplum muhalefet kurumları yıpranır.
Üstelik bu tip olaylar sadece Düzce ile sınırlı kalmaz örneğin başka illerde benzer örnekler çoğalırsa, yerel yönetim vatandaş muhalif ilişkisinde sistemik bir gerileme yaşanır.
Ne yapılmalı? Şeffaflık, hesap verebilirlik, kamu vicdanı
Adalet arayışı, duyarlılık ve şeffaflık yalnızca muhalifler için değil, tüm yurttaşlar için geçerli olmalı. Bu bağlamda,
Basına, siyaset ortamına yönelik müdahaleler şeffaf ve hukuka uygun olmalı, aksi takdirde "güç ile susturma" algısı hakim olur.
Yerel yönetim, sadece hizmet değil hesap verebilirlik, katılım, demokratik işletim de üstlenmeli. kamu vicdanı önceliği olmalı.
Oxijen Medya vakası ile şimdi töhmet altında olduğu iddia edilen Anahtar Parti ilçe başkanına yönelik mühürleme iddiası, rastlantı değilse eğer bu, Düzce’de demokratik hak, özgürlük ve siyasal çoğulculuk adına ciddi bir sınavdır. Mühürleme, arka plandaki siyasal rekabet, konum koruma ya da eleştiri susturma ihtimallerinden bağımsız düşünülemez.
"Önce İslam, sonra Kaya, sıra kimde?” sorusu sadece bir iddia değil bir uyarıdır. Eğer Düzce’de yönetim, herkese eşit davranmayacaksa, basın, siyasi parti, esnaf ya da sıradan vatandaş fark etmeyecek; o zaman adaletten, şeffaflıktan, demokrasiden bahsetmek sadece laf olur.
Bu şehirde herkesin ister medya olsun, ister siyaset ister esnaf, ister vatandaş hakkını, emeğini, ifade özgürlüğünü korumak zorundayız. Çünkü adalet sadece bir bireyin ya da partinin değil toplumsal vicdanın sorunudur.