03 Ocak 2024 - Çarşamba

DÜZCE ŞEHİR MERKEZİNİN DÜZCE OVASINDA ORTAYA ÇIKMASI

Doç.Dr.Fatih Özçelik'in bu haftaki yazısı "DÜZCE ŞEHİR MERKEZİNİN DÜZCE OVASINDA ORTAYA ÇIKMASI"

Yazar - Doç. Dr. Fatih Özçelik
Okuma Süresi: 10 dk.
Doç. Dr. Fatih Özçelik

Doç. Dr. Fatih Özçelik

-
Google News
Günümüz Düzce şehir merkezinin Düzce ovasının ortasında ortaya çıkması ve zamanla ilk şehir yerleşmesinin başladığı Üskübü’nün önüne geçmesi vakıf–şehir ilişkisi ile doğrudan bağlantılıdır. Zira fetihten Kanuni dönemine kadar münbit Düzce ovasında irili ufaklı birçok köy oluşmuştu. Bu köylerin Pazar yeri de Düzce ovasının ortasında yer alan ve pazar kurulduğundan ötürü de  "Düz Bazar" denilen mıntıkaydı. Şemsi Mustafa Paşa’nın pazara gelen köylülerin ve Düzce’den geçen yolcuların ibadetlerini yapabilmeleri için bir cami yaptırması, Düzce Pazarı’ndan geçen yolcuların konaklaması içinde han inşa ettirmesi ve bu eserlerin bakımı ve masrafları içinde bir vakıf tesis etmesi günümüz Düzce şehir merkezinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.  
Osmanlı arşivlerinde günümüz Düzce şehir merkezi ile ilgili ilk bilgilere 1530 tarihli 438 numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri’nde rastlanılmaktadır. Buradaki bilgilere göre Düzce, Bolu sancağının Konrapa kazasına bağlı idi. Pazar kurulan alana yakın 824 akçelik geliri olan bir çiftlik vardı. İsa Kadılıoğlu Mehmed Bey adındaki bu çiftlikte 4 hane vergi mükellefi idi. Bu dört haneden elde edilen gelir de bir vakfa tahsis edilmişti.  Osmanlı Devleti’nde bir hanede yaklaşık 5 kişinin yaşadığı kabul edilir. Bu açıdan çiftliğin nüfusunun 20 civarında kişiden oluştuğu söylenebilir. Ayrıca bu çiftlik sakinlerinin Düzce Pazarı yakınında yaşamalarından ötürü bu kimseler Düzce’nin ilk sakinleri olarak da kabul edebilir. 
Burada üzerinde durulması gereken önemli bir hususta Düzce Pazarı’nın hangi sebeplerden dolayı bir pazar yeri haline geldiği veyahut pazar yeri olarak seçildiğidir. Zira 1530 tarihinde Düzce, merkezinde nüfusu olmayan ve sadece yakınında 20 civarında nüfusun yaşadığı bir yerdi. Bu konuda ilk dikkati çeken husus pazarın kurulduğu yerin coğrafî yapısının uygunluğudur. Etrafı dağlarla çevrili, ulaşımı kolay olan düz bir ovada bulunmasıdır. Diğer en önemli hususta verimli topraklara sahip olan Düzce ovasında birçok köy yerleşiminin olmasıdır.  Bunun yanında o dönemde Düzce yoğun bir Yörük nüfusuna da sahiptir. 
  Şemsi Mustafa Paşa’nın imar faaliyetlerinden sonra Düzce’nin artık sadece bir pazar yeri olmadığı yerleşimin de olduğu bir alan olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Zira 1530’da pazar yakınlarında 4 hane de 20 civarında kişinin yaşadığı Düzce, 40 yıl sonra 1570 yılında Konrapa kadısının ikamet ettiği bir yer olacaktır. Düzce’de vakıfları bulunan Şemsi Mustafa Paşa, II. Selim döneminde Saraya yazılı bir arz sundu. Bu arzda “Konrapa kadısının Düzce Bazar nam mahalde oturması ve her hususa enfâ ve evlâdır” demekteydi. Bunun üzerine Saray’da Konrapa kadısına Düzce Bazar‘da mı yoksa Üskübü’de mi oturmak daha doğru olur diye sordu. İstanbul’dan gönderilen belgede şunlar yazılıydı: 
Ve sen ki, Konrapa Kadısısın;
Ayende ve revendeye vesair erbabı mesaliha âsân olan yerde otu-rub icra-i şer’eyleyesin. Düzce Bazarda mı olmak evlâdır. Yoksa âhar yer de mi olmak ensebdir. Bil cümle hilaf-ı semtde olmayub mesâlih-i müslimin görülmeye münasib yerde oturasın           
Muhtemelen Konrapa kadısı da Saray’a her iki mahalde de bulunmanın gerektiğini bildirmiştir. Zira Kadı haftanın bazı günlerinde Üskübü’de bazı günlerinde de Düzce Pazar’da bulunuyor ve davalara bakıyordu. Arşiv belgelerinden takip ettiğimize göre bu durum bir müddet sonra şikâyet konusu olmuştur. Dava sahibi bazı kişiler kadının bazen Düzce Pazarı’nda bazen de Üskübü’de oturmasını şikâyet etmişlerdir. Şikayet sahipleri Kadı’nın ikametgahındaki farklılığın kendilerini tedirgin ettiğini belirtmişlerdir. Şikayetler üzerine Saray, Konrapa Kadısına Düzce Pazarı’nda oturması yönünde bir emirname göndermiştir.
Osmanlı dünyasının meşhur gezgini Evliya Çelebi, Osmanlı coğrafyasının büyük kısmını görevli olarak gezmiş ve yol izlenimlerini on iki ciltlik eserinde anlatmıştır. XVII. yüzyıl ortalarında biri 1646 yılında diğeri de 1656 yılında olmak üzere iki kez de Düzce’den geçmiştir. 1646 yılında Defterdarzâde Mehmed Paşa ile İstanbul’dan Erzurum’a yola çıkan Evliya Çelebi, İzmit, Sapanca, Hendek, Düzce, Üskübü, Bolu, Gerede güzergâhı ile bölgeden geçmiştir. Kitabında Düzce ve civarını kendine has bir üslupla anlatmıştır. Düzce ile ilgili şunları söylemiştir: 
“Yine şarka doğru on iki saat ormanlar içinde giderek Düzce Pazarı kasabasına geldik. Burası Bolu’nun nahiyesidir. Ormanlı dağlı, düz bir yer olub, bir câmi iki hanı vardır. Cümlesi, Şemsî Paşa’nın hayratıdır. Köyleri çoktur”
Üskübü ile alakalı da şu bilgileri vermiştir:
“Üskübi: cânib-i garba( doğrusu şimale) Akçaşar tarafına  iki saat gidildikte, Milan/Melen Suyu’nu geçtik. Üskübi kasabasına vardık. Ma’mûrdur. Bolu hâkinde hasdır. Câmii, hamamı, hanı, çarşısı gayet mükemmeldir. Buradan yine hareket ile dokuz saatte, Bolu kasabasına vardık.”  
  
Evliya Çelebi’nin Düzce ile ilgili izlenimlerindeki en önemli husus Düzce Pazarı’nı kasaba olarak tanımlamasıdır. 1530 tarihinde bir pazar yeri olarak adı geçen ve sadece yakınındaki bir çiftlikte 20 civarında nüfusu olan Düzce'nin, yaklaşık 115 sene sonra Evliya Çelebi Seyahatnamesinde kasaba olarak geçmesi Düzce’nin nüfusunun arttığının ve geliştiğinin en önemli kanıtıdır. 
Bu dönemde Düzce Pazarı’nın hem de Üskübü’de nüfusun artmasını sağlayan önemli bir gelişme de Anadolu’da XVI. yüzyılın sonlarına doğru baş gösteren, XVII. yüzyılda da aralıklarla süren Celali ve Suhte (Medreseli) isyanlarıydı. Kanuni’den sonra bütün Anadolu’da olduğu gibi Düzce ve havalisinde de devletin genel durumuna paralel olarak bir kargaşa ve buhrandan söz etmek mümkündür. Hatta Anadolu’da çıkan en büyük medrese isyanlarından birisi bu yörede görülmüştür.  
1566 yılında levendlerin Bolu softaları adına Konrapa’da ve Filyos vadisinde yer alan Devrek’te harekete geçmesi üzerine Bolu Beyi’ne bu sorunu çözmesi için emirname gönderilmiştir.  Bu gibi isyan ortamına savaş yılları da eklendiğinde ekonomik yapısı zayıf konumda olan çiftçi ve bu statüye bağlı gruplarda buhran ve kargaşa hemen etkisini göstermiştir.  Bu dönemde yaşadıkları darlık yüzünden ellerinde bulunan mal ve mülklerini satmak zorunda kalanlar ile eşkıya grupları nedeni ile yerlerini terk etmek zorunda kalanlar güvenli gördükleri yerlere özellikle de şehir ve kasabalara göç etmişlerdir.  Düzce Pazarı’da bu göç hareketinden nasibini almış ve kasaba nüfusunda artış söz konusu olmuştur.  
 
XVII. yüzyıl Osmanlı yazarlarından olan Kâtip Çelebi, tarih, coğrafya ve bibliyografya alanlarında değerli eserler yazmıştır. 17. yüzyıl ortalarında kaleme aldığı "Cihannüma" adlı eseri Kâtib Çelebi’nin en önemli eserleri arasında yer almaktadır. Bu eserinde Katip Çelebi Düzce ile ilgili oldukça özgün bilgiler vermiştir. Kâtip Çelebi’nin Düzce’ye gelip gelmediğini, eğer geldi ise hangi tarihte geldiğine dair net bir bilgi de yoktur. Ancak Cihannüma’daki anlatım şekline ve değinilen ayrıntılara bakıldığında Düzce’ye geldiği anlaşılmaktadır.  Cihannüma’da Düzce ile ilgili şu bilgileri vermektedir:
                          “Konrapa, Üskübi cenubunda, Bolu’dan bir menzil garba, yirmi kariyeli bir kazadır. Nice hanları vardır. Hafta pazarı durur. Mahsulü pirinçtir. Fahir kaymağı olur, Cenub tarafında Uğrı Suyu derler, bir nehir akub, Efteni Gölüne mansab olur. Düzce Bazarı dedikleri bunun şahrâhı üzere olan hanları ve onun etrafında dallar içinde bir kac karyeden ibârettir. Ki pazarı ol hanların yanunda durur. Çeltikleri, enhar-ı Milan’dan gelen sudan saki olunur. Ahâlisi camus beslerler, Pirinci, surh ve alçaktır. Bolu tarafına ve Mudurnu cânibine düşen cibalde vaşak ve zerduva bulunur. Dağlarında mağiyan beyâbanı vardır.” 
 
Kâtip Çelebi’nin, Düzce ile ilgili kaleme aldığı bilgilerde en önemli husus günümüz Düzce şehir merkezi için kullanılan “Düzce Pazarı” ismi yerine Konrapa ismini kullanmış olmasıdır. Zira dönemin bazı arşiv belgelerinde günümüz Düzce şehir merkezini ifade eden “Düzce Pazar” adı yerine bazen Konropa isminin de kullanıldığı görülmektedir.  XIX. Yüzyıldan itibaren ise Pazar kelimesi atılıp sadece “Düzce” kullanılacaktır. Düzce kelimesinin etimolojisine ve anlamına bakmak gerekirse kelimenin başındaki “düz” isimdir ve Türkçede düzlük yer, engebesiz yer anlamlarına gelmektedir. Sondaki “ce” takısı ise kelimeyi sıfat yapar ve ona bilinen anlamından daha yumuşak bir anlam vermektedir. Böylece “düzce” denildiğinde oldukça düz, düz bir arazi anlamları ortaya çıkmaktadır. Kanlıca, Çamlıca, Tuzluca, örneklerinde olduğu gibi “ce” takısı, yer adları yapımında Türkçede sıkça kullanılır. Bu açıdan Düzce'nin kurulduğu yere dikkatlice bakıldığında, anlamı ile bir paralellik arz ettiği ve dört tarafını dağlarla çevrili bir ovanın üzerinde kurulduğu görülmektedir.  
#
Yorumlar (2)
Hüseyin KABA
07.01.2024 11:08
Teşekkürler, gerçekten çok bilgilendirici bir yazı olmuş. Devamını merakla bekliyorum. Tüm Düzcelilerin okuması temennisiyle... İyi çalışmalar. Kaleminiz daim olsun.
İlhami HAN
05.01.2024 21:03
Sindire sindire iki kez okudum. Zaman ayırıp bizi geçmişe götüren tarihi bilgileri bize sunduğumuz için çok teşekkür ederim dostum. Yüreğine kalemine sağlık
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları
islami sohbet müzik indir dini sohbet sohbet turkce altyazili porno vaporesso deneme bonusu deneme bonusu veren siteler betvolegiris.co van escort deneme bonusu medyum en iyi bahis siteleri