17 Ocak 2023 - Salı

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE DÜZCE (II)

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE DÜZCE (II)

Yazar - Doç. Dr. Fatih Özçelik
Okuma Süresi: 8 dk.
Doç. Dr. Fatih Özçelik

Doç. Dr. Fatih Özçelik

-
Google News

Değerli 81Düzce Haber okuyucuları, sizler için Milli Mücadele döneminin başlamasından
bitişine kadar ki süreçte Düzce’yi ele aldığımız yazı dizisinin ikincisi ile karşınızdayız. Milli
Mücadele’nin hemen başında, 13 Nisan-31 Mayıs 1920 ve 8 Ağustos-23 Eylül 1920 tarihleri arasında,
Düzce ve havalisinde iki büyük ayaklanma ortaya çıkmıştır. Milli Mücadele’yi oldukça zor durumda
bırakan bu ayaklanmalara 1. Düzce ve 2. Düzce Ayaklanmaları adı verilmektedir. Ankara
Hükümeti’nin karşısında yer alan bu ayaklanmalar henüz Milli Mücadele’nin başında milli kuvvetlerin
düşman karşısında zayıflamasına ve özellikle Yunan işgalinin ilerlemesinde rol oynamıştır. Zira
Düzce’de başlayan bu ayaklanmaların birincisinde isyan, Geyve Boğazı’ndan Beypazarı-Nallıhan’a
kadar yayılmıştır.
Düzce’de İttihat ve Terakki’nin zayıflamasından sonra Hürriyet ve İtilafçılar etkili olmaya
başlamıştır. Daha Milli Mücadele’nin başında Düzceli Abazaların önde gelenlerinden olan Maan Ali
Düzce’de Milli Mücadele aleyhtarı Nigehban Cemiyeti’nin bir şubesini açmak istemiştir. Mustafa
Kemal Paşa’nın Düzce ve Bolu’daki yerel idarecileri uyarması üzerine kendisine izin verilmemiştir.
Anadolu’da ortaya çıkan Milli Mücadele’yi etkisiz hale getirmek için İstanbul Hükümeti’nin manevi
gücünden yararlanmak isteyen İtilaf Devletleri, Salih Paşa kabinesine Mustafa Kemal ve
arkadaşlarının asi olduğunu ilan etmesi yönünde baskı yapmışlar, bu baskılara dayanamayan Salih
Paşa da 2 Nisan’da istifa etmiştir. Salih Paşa’nın istifası üzerine tekrar sadrazam olan Damat Ferit
Paşa Anadolu hareketini bastırmak için İtilaf Devletleri ile hareket etmeye başlamıştır. Damat Ferit 7
Nisan 1920’de Amiral De Robeck ile olan görüşmesinde Milli Mücadeleyi etkisiz hale getirmek için
İtilaf Devletleri’nin desteğini sağlama çabasında olmuştur. Bu görüşmeden sonra, 12 Nisan 1920’de,
dördüncü kez sadrazam olan Damat Ferit’in göreve başlamasının hemen ardından Düzce
ayaklanmasının ortaya çıktığı görülür. Düzce yöresinde ortaya çıkan bu ayaklanma, hilafet ve şeriatın
savunulması propagandası yaparken diğer taraftan Çerkeslik davası güden bir unsuru da
barındırmaktadır. İstanbul Hükümeti, İtilaf devletleri ve işbirlikçilerinin de desteği ile Kuvay-ı
Muhammediye adında, İngilizlerin mali olarak desteklediği bir ordu kurmuş ve Milli Mücadele’ye
engel olmayı amaçlamıştır. Bu amaçla Adapazarı, Düzce, Bolu yöresinde yaşayan Çerkes ve Abazaları
ayaklandırmışlar ve bu ayaklanmayı Gerede, Çerkeş, Safranbolu istikametinde yayarak bu
istikametten Ankara üzerine yürüyerek Milli Mücadele’ye son vermeyi planlamışlardır. Ayrıca
İstanbul Hükümeti Kuva-yı Milliye’ye karşı Kuva-yı İnzibatiye kuvvetlerini teşkilatlandırmış, 18
Nisan 1920’de Kuva-yı İnzibâtiye Kararnamesi çıkarılarak yürürlüğe girmiştir.

Milli Mücadele karşısında ortaya çıkan ayaklanmaların genel nedenleri olarak şunları
söyleyebiliriz:
1. Damat Ferit Hükümeti’nin Milli Mücadele’yi engellemeye çalışması ve bunun için dini araç olarak
kullanması,
2. Birinci Dünya Savaşı’nın nedeni olarak görülen İttihat ve Terakki Partisi’nin karşısında yer alan
Hürriyet ve İtilaf Partisi destekçileri, Milli Mücadele’yi yapanların İttihatçı olduğu propagandasını
yapmaları.
3. Azınlıkların İngilizlerle birlikte hareket etmeleri ve milli mücadele karşısında yer alması
4. Peş peşe yaşanan büyük savaşların ardından yeniden savaşmak fikri ve Milli Mücadele’nin savaşın
kazanılması için halka getirdiği yükümlülüklerin verdiği memnuniyetsizlikler
Yöre açısından ayaklanmaların nedenlerine bakıldığında ise Boğazların güvenliği açısından
bölgenin coğrafi olarak stratejik önemi dikkati çekmektedir. Nitekim İngiltere Milli Mücadele’nin
boğazlar üzerindeki çıkarlarını tehdit etmesinden çekindiği için her iki boğazın doğusunda Anadolu
coğrafyası ile boğazlar arasında bir tampon bölge kurmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda Çanakkale
Boğazı’nın doğudan gelecek bir tehlikeye karşı korunmasında Biga ve Gönen yöresi, Karadeniz
Boğazı’nın doğudan gelecek tehlikeye karşı korunmasında da Düzce ve Hendek yöresi ön plana
çıkmıştır.
Genel nedenlerin dışında Düzce ve Hendek yöresinde yaşayan halktan Çerkes ve Abazalar
saraya kız verdikleri için sarayla akrabalıkları vardı ve zaman içerisinde ayrıcalıklı bir statü
kazanmışlardı. Bunun yanında “din elden gidiyor” fetvası yöre halkının ayaklanmasında da etkili
olmuştur. İdarecilerin birbirlerine karşı olan fesatça tutumlarına halka karşı olumsuz tutumları da
eklenince bölgede ayaklanmalar ortaya çıkmıştır.
Bu ayaklanmaların ortaya çıkışında saray ve Damat Ferit Paşa Hükümeti ile İtilaf
Devletleri’nin propagandalarının etkili olduğu muhakkaktır. Milli Mücadele’ye daha başından itibaren
cephe alan İtilaf Devletleri ve Damat Ferit Paşa Hükümetleri Mondros Mütarekesi ile çizilen sınırların
dışına çıkılmasına izin vermek niyetinde değillerdir. Bu bağlamda Şeyhülislam Dürrizâde Efendi’den
aldıkları fetvalar ile Kuvay-ı Milliye’nin ileri gelenleri hakkında idam fermanları yayınlayarak
Anadolu’da düşman uçaklarının da yardımı ile dağıtmışlardır. Bir yandan da İstanbul’da saray yanlısı
basın organları ile Milli Mücadele aleyhinde propaganda yapılmıştır. Sarayla bağlantılı olan kişiler de
Milli Mücadele’ye karşı kışkırtılmıştır. Bolu, Düzce ve Adapazarı bölgesinde özellikle Çerkes ileri
gelenlerin saray ile bağlantıları vardır. Ayrıca Anadolu Hareketi’nde yer alan bazı subayların ve
Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki ile olan bağlantıları yörede halkın da ulusal örgütlenmeye bakış
açısını olumsuz yönde etkilemiştir. Nitekim Birinci Dünya Savaşı’nın sorumlusu olarak İttihat ve

Terakki görülüyor uzun süren savaş yıllarının ardından halk artık savaşmak istemiyordu. Elbette
Hürriyet ve İtilaf yönetimi de bu düşüncelerin farkında olarak kendi çıkarları çerçevesinde halkı milli
mücadeleye karşı örgütlemekteydi. Çerkes ileri gelenleri Moskoflara esir olmamak için geldikleri bu
coğrafyada Bolşevikliğe tahammül edemiyorlardı. Yaklaşık 300 yıl boyunca Rus emperyalizmi ile
mücadele eden Kafkas kökenlilerin Ruslar konusundaki bu hassasiyetlerini iyi bilen İstanbul
Hükümeti, bu nedenle bölgede Kuvay-ı Milliye’nin Bolşevik olduğu propagandasını yapmıştır. Bu
menfi propagandalar neticesinde Çerkes ileri gelenleri Kuvay-ı Milliye’yi Rusçu Bolşevik bir hareket
olarak görmüşlerdir
Bölgedeki Çerkeslerin sarayla olan yakın ilişkileri sayesinde Osmanlı Devleti’nin son
dönemlerinde Çerkesler ayrıcalıklı bir konuma yükselmişti. Fakat Meşrutiyetle birlikte İttihat ve
Terakki İktidarı Çerkeslerin bu ayrıcalıklı konumunun sarsılmasında önemli rol oynamıştır. Bu durum,
İstanbul yönetimi tarafından Çerkeslerin Kuvay-ı Milliye’nin karşısında yer almasında da
kullanılmıştır. Düzce ve çevresinde İstanbul Hükümeti ve İngilizler, Kuvay-ı Milliye hareketinin
İttihat ve Terakki’nin devamı bir hareket olduğunu lanse etmeye çalışmışlardır ve Çerkeslere
ayrıcalıklı bir konumda olduklarını da hissettirmişlerdir. Ayrıca Kuva-yı Milliye’yi temsil eden bazı
asker-yöneticilerin halk üzerinde baskı kurmaya çalışmaları ve hoşnutsuzluk ortaya çıkaracak
davranışlarda bulunmaları da ayaklanmaların zeminini hazırlayan önemli faktörlerdendir. Değerli
81Düzce Haber okuyucuları bu hafta da bize ayrılan sütunun sonuna geldik. Haftaya yazımıza
kaldığımız yerden devam edeceğiz…

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları
Ipx80 islami sohbet müzik indir dini sohbet sohbet turkce altyazili porno vaporesso deneme bonusu deneme bonusu veren siteler betvolegiris.co van escort deneme bonusu medyum en iyi bahis siteleri casino