22 Ağustos 2023 - Salı

DÜZCE’NİN YERLİ KÜRTLERİ (2)

Seyyahların Gözüyle

Yazar - Doç. Dr. Fatih Özçelik
Okuma Süresi: 11 dk.
Doç. Dr. Fatih Özçelik

Doç. Dr. Fatih Özçelik

-
Google News
Seyyahların Gözüyle
 
Konumu itibariyle ana yollar üzerinde bulunan Düzce antik çağlardan günümüze seyyahların geçiş güzergahı üzerinde yer almaktadır. Düzce’yi ziyaret eden seyyahların tuttukları notlardan ve yayınladıkları eserlerden Düzce’nin demografik, sosyal, kültürel ve ekonomik durumu hakkında önemli bilgilere sahip olmaktayız. Bu seyyahlardan Arkeolog Georges Perrot, Harita Subayı Walther Von Diest ve Gazeteci Ahmet Şerif de, çalışma konumuz olan Düzceli Kürtlerin yaşayışları, sosyal durumları ve demografik yapıları hakkında bizlere önemli bilgiler vermektedirler.  
         
Georges Perrot ve Düzceli Kürtler
 
Düzceli Kürtler ile ilgili çok önemli bilgiler veren Fransız Arkeolog Georges Perrot, Fransa İmparatoru 3. Napolyon tarafından Anadolu arkeolojisini incelemek üzere görevlendirilmişti. Bu görevlendirme üzerine  Perrot 1861 yılında beraberinde Mimar Edmond Guillaume ve Hekim Jules Delbet olmak üzere Anadolu’ya gelmiştir. Deniz yoluyla 17 Temmuz'da Akçakoca'ya gelen Perrot, 18 Temmuz sabahı buradan ayrılarak akşam saatlerinde Üskübü'ye geçmiştir. Yaklaşık beş gün Düzce ve çevresinde incelemelerde bulunduktan sonra 23 Temmuz sabahı Üskübü'den Bolu'ya doğru yola çıktı.  Düzce’nin yerli Kürtleri ile ilgili yaptığı gözlemler eserinde ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır. Perrot beraberindekilerle birlikte Beyköy kalesinde incelemelerde bulundu ve dönüşte de bir grup kürt kökenli Düzceli ile karşılaştı. Perrot yaşam tarzları, gelir kaynakları ve fiziksel özellikleri hakkında önemli bilgiler vermektedir. İzlenimleri şu şekildedir:        
 
          “… Büyük bir kısmı işlenmemiş olan ovanın arasında iki saatlik yol süresince, Kürtlerin konaklama yerlerinin yakınından geçiyoruz.  At kılından yapılmış siyah çadırları, ceviz ağaçlarının altında dağınık bir halde ve sürü hayvanları tarafından ezilmiş uzun eğrelti otları arasında bulunmaktadır. Bu bölgedeki Kürtler, ne ekiyorlar ne de bundan ürün kaldırıyorlardı. İçlerinden hiç biri saban sürmeyi bilmiyordu; onlar yalnızca çobandırlar ve sadece sürü hayvanlarının satışı ve ürünleriyle yaşarlar. Ev nedir bilmezler. Yaz gibi kışın da çadırlarda yaşarlar. Kışın sadece, çadırlarının altını toprakla kaplarlar. Onlara biraz daha dikkatli bakıldığında, onlarda, Kafkas ırkının önemli özelliklerine rastlanmaktadır. Daha az güzellik ve daha az düzenlilikleri, perslerin özellikleridir, çok kavisli kaşlar, kara ve uzun göz, düz burun, yarık ağız, kara sakal, bol çene. Bizi iyi karşıladılar ve yeterince sakin görünüyorlardı. Onların bu ovaya yerleşmeleri on beş yıl öncesi gibi görünüyordu. Türkçe konuşuyorlardı fakat bana öyle geliyor ki yeterince de hatalıydı.  Aralarında, sadece Kürtçe konuşuyorlardı. Adapazarı’ndan bir ermeni, inekleri onlardan satın almak için geldi…”   
 
Georges Perrot ve beraberindekiler beş gün boyunca Düzce ve çevresinde incelemelerde bulunduktan sonra 23 Temmuz 1861 sabahı Bolu üzerinden Ankara’ya gitmek için Üskübü’den yola çıktılar. Yaklaşık üç saatlik yolculuktan sonra günümüzde Muncurlu köyünün bulunduğu yere geldiler. Burada Düzce ovasında yerleşik hayata ilk geçen aşiret mensubu bir aileyle karşılaştılar ve yaklaşık dört saat bu ailenin misafiri oldular. Bu ziyaret hakkında Perrot şunları söylemektedir: 
 
… Ekili alanlar gözden kayboluyor; İstanbul’dan Kastamonu’yu bağlayan geniş yola doğru koyuluyoruz, hatta bir seferinde uzun bir dönemeçte epey zorlanıyoruz. Yolu aşıp bir çiftliğin çitli patikasında ilerliyoruz. Öğlen, Kürdün yanına varıyoruz, bizi kıl çadırında çok sıcak karşılıyor ve başlıyor yerleşik yaşamını anlatmaya. Burada doğmuş, bir bölümünü ekmeye hazırlandığı fundalık araziye bağlılığından söz ediyor. Bize mısır tarlalarını ve aşıladığı fidanları gösteriyor. Göçebe hayatından nihai olarak nasıl vazgeçtiğini, insanın toprakla olan güçlü bağını; evini inşa edişini, doğaya egemen insanın kiriş vazifesi gören ağaçları nasıl dize getirdiğini, hemen bitişiğindeki, çayın öte tarafında Çerkes köyünün olduğunu bir bir anlatıyor. Bütün bunlar ona kalıp beklemesi gerektiğini işaret etmiş. Ne ekersen onu biçersin aslında. Belki de komşuları bütün bunların sıkıcı olduğunu, tasını, tarağını toplayıp daha uzaktaki boş araziye gidip, orayı ekip biçebileceğini düşünebilir.
 
Kadınlar (iki tane eşi var) çadırın kalın örtülerle erkeklerden ayrılmış bölümündeler. Orada bulunduğumuz sürede Kürt sıtma nöbeti geçirdi ve biz bu nedenle ona kinin sülfatı verdik. Çok memnun oldu. Aynı hastalıktan muzdarip eşlerinden biri için de istedi. Ona eşini doktorun görmesi gerektiğini, reçetesiz verilemeyeceğini söyledik. “Bu mümkün değil, böyle bir şey âdetimiz değil.” karşılığını verdi. Ne yazık ki ateşler içinde kıvransa da hastalığı kendi seyrine bırakmayı yeğliyordu. “Biz burada göçebe çadırında eski geleneklere bağlı, daha katıyız, oysa şehirde ve hemen her yerde hareme doktorun girmesine izin verilir” dedi. Hava çok sıcak; saat dörde doğru konukseverliği için teşekkür edip Kürt’ten müsaade istedik…              
 
Walther Von Diest ve Düzceli Kürtler
 
Prusyalı harita subayı Walther Von Diest, Kuzeybatı Anadolu'ya topografik çalışmalar yapmak amacıyla oldukça geniş kapsamlı bir araştırma gezisi gerçekleştirdi. 1886 yılında gerçekleşen bu gezinin içerisinde Düzce ve çevresi de vardır. Ege'den başlayan gezisinde sırasıyla Eskişehir, Bolu, Bartın, Ereğli ve Alaplı’yı ziyaret etti. Alaplı’dan Yığılca yoluyla da Düzce'ye geldi. Von Diest, 6 Kasım - 12 Kasım tarihleri arasında Yığılca, Üskübü, Düzce, Beyköy, Efteni Gölü ve Gümüşova çevresinde araştırmalar yaptı. 11 Kasım 1886 tarihinde de Düzceli Kürtler ile karşılaştı. Von Diest onlarla ilgili şu bilgileri vermektedir:
 
“…Kürdköy de, bu ovaya yerleşmiş, yeni bir kabileyle tanışıyorum: Kürtler. Düzce ovasında sadece üç tane kürt köyü bulunuyor: Kürdköy, Köprübaşı ve Paşakonak. Kar beyazı uzun sakallı yaşlı bir Kürt bana: “ Atalarım 150 yıl önce buraya göç etmiş, o zaman buralar bomboşmuş.” diye anlatıyor. Gözle görülür şekilde halkının anlaşamadığı, ellerinden topraklarını alan Çerkezlere çok kızıyor; hükümetin ve milletin Çerkez ve Abazaları kabul etmeyen, Kürtlerin bol bulunduğu Ankara’yı övüyor…” 
 
Georges Perrot 1861 yılının Temmuz ayında görüştüğü Düzce’deki Kürtler ile ilgili canlı tasvirlerde bulunmuş ve konar göçer yaşam tarzları  hakkında bilgiler vermişti. O tarihlerde Perrot sadece bir ailenin yerleşik yaşama geçme çabası içinde olduğunu seyahatnamesinde belirtiyordu. Perrot’tan 25 yıl sonra bölgeyi ziyaret eden Von Diest Düzce’nin Yerli Kürtlerinin tamamının yerleşik hayata geçmiş olduklarından ve üç köye sahip olduklarından bahsetmektedir. Bu köylerden Kürdköy olarak bahsettiği köy günümüz Ballıca köyüdür. Köprübaşı ve Paşakonağı köyleri ise aynı adla günümüzde mevcuttur. Dille ilgili de şunları söylemektedir:  
 
“… Evleri, kıyafetleri ve alışkanlıkları yönünden buradaki Kürtler tamamen Türkleşmişler. Dillerine de zamanla çok Türkçe kelime yerleşmiş. Sonraki çalışmalarımda aynının daha belirgin İran Dili (Farsça), yani aynı zamanda Kürtlerin İndo-Germen kökenlerinin göstergesi. Çerkez ve Abhazya dillerini de bu çalışmamda kıyaslıyorum. Sonrakiler aralarında benzerlikler gösteriyor ama bildiğim kadarıyla akrabalık ilişkileri hiçbir bilimsel açıdan kanıtlanmamış. Bu noktada Kafkas bölgesinde 50 farklı dil sayıldığı, ama bunların hiç birinin araştırılmadığını belirtmek istiyorum...” 
 
Walther Von Diest’in eserinden Düzceli Kürtlerin çevrelerindeki Türklerden kültürel olarak etkilendiklerini ancak dillerini koruduklarını öğrenmekteyiz. Konuştukları Kürtçeyi, Çerkez ve Abazaca ile kıyaslamış aralarında bazı benzerlikler tespit etmiş, ancak bilimsel olarak bunun kanıtlanmadığını da sözlerine eklemiştir. Walther Von Diest söz konusu ettiğimiz “Pergamon Uber den Dindymos zum Pontus” adlı eserinde bazı kelimelerin Almanca, Türkçe, Kürtçe, Çerkezce ve Abazaca karşılıklarını tablo şeklinde vermiştir
 
Gazeteci Ahmed Şerif ve Düzceli Kürtler
 
  Osmanlı Devleti’nin son döneminde yayın hayatına başlayan Tanin Gazetesi, Düzce’de hatırı sayılır bir okur kitlesine sahipti.  Düzce’nin kıraathanelerinde en çok takip edilen İstanbul gazetelerinden biriydi. Gazetenin meşhur muhabirlerinden Ahmed Şerif, 1913 yılında Anadolu’yu daha iyi tanımak ve okurlarına tanıtmak amacıyla uzun bir geziye çıktı. Gittiği yerlerden gönderdiği mektuplar, Tanin Gazetesi’nde yayınlanmaya başlandı. Ahmed Şerif,  İzmit, Adapazarı, Akyazı, Hendek’ten sonra Düzce’ye geldi. Kaleme aldığı Düzce izlenimlerinin bir kısmını Düzce’den mektup yoluyla gazetesine ulaştırdı. Düzce izlenimlerinin diğer kısmını da yine mektup yoluyla Bolu’dan İstanbul’a yolladı. Fransızca basılan Revue du Monde Musulman’ın 1914 yılı nüshasında, En Anatolie başlığı altında, gazetedeki Anadolu gezisi izlenimleri yayınlandı. Bu eserle batı dünyasında Düzce’nin en geniş tanıtımının yapılması sağlanmıştır.  Gazeteci Ahmed Şerif, Düzceli Kürtler ile ilgili izlenimleri ise 21 Kasım 1913 tarihinde şu şekilde kaleme almıştır: 
 
“Nereden ve ne vakit geldiklerini, kim olduklarını unuttukları halde dil ve adetlerini, şimdiye kadar korumuşlardır. Nüfusa oranları sekizincidir. Kürtler, kendi hesaplarına, kendi kendilerine sessiz sedasız yaşarlar, diğerleri ile o kadar karışmayı sevmezler, hatta Türklerden kız alıp vermezler. Düzce’de, 10-15 hane kadar kürd vardır, bunlar ticaretle uğraşırlar. Diğerleri, Ma’mure, Paşa Konağı, Bahçeköy, Köprübaşı, Ballıca köylerinde, en çok çiftcilikle uğraşırlar. Haklarında söylenecek en doğru ve en kısa söz; Sakin, namuslu, çalışkan adamlardır.” 
 
Dönemin Düzce kazasına ait demografik, sosyal, siyasal, idari ve iktisadi durumuna ilişkin ayrıntılı bilgiler veren Ahmed Şerif’in Düzceli Kürtler ile ilgili değerlendirmeleri şu açıdan ilginçtir. Asırlarca hayvancılıkla uğraşmış konar göçer bir toplumun çok yeni denebilecek bir zaman diliminde yerleşik hayata tam adapte olması ve kısa sürede çevrede çok iyi çiftçiler olarak bilinmesi örneği muhtemelen çok azdır düşüncesindeyiz. Düzceli Kürtlerin köyleri Düzce ovasının en verimli mıntıkasında bulunmakta ve yine çiftçiliğe devam etmektedirler. Ayrıca Ahmed Şerif’in Düzceli Kürtler için “Sakin, namuslu, çalışkan adamlardır” ifadesi kendileri ile temas etmiş herkesin vurguladığı bir husus olmuştur
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları
islami sohbet müzik indir dini sohbet sohbet turkce altyazili porno vaporesso deneme bonusu deneme bonusu veren siteler betvolegiris.co van escort deneme bonusu medyum en iyi bahis siteleri