30 Aralık 2022 - Cuma

OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E DÜZCE’DE FRENGİ İLE MÜCADELE

OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E DÜZCE’DE FRENGİ İLE MÜCADELE

Yazar - Doç. Dr. Fatih Özçelik
Okuma Süresi: 7 dk.
Doç. Dr. Fatih Özçelik

Doç. Dr. Fatih Özçelik

-
Google News

Değerli 81Düzce Haber okurları bu haftaki yazımızda hem Osmanlı’nın son döneminde hem
de Cumhuriyet’in ilk yıllarında Düzce ve çevresini etkileyen Frengi hastalığından bahsedeceğiz.
Frengi genellikle cinsel yolla bulaşan bakteriyel bir hastalıktır. Sifilis diye de adlandırılan Frengiye
Treponema pallidum isimli bir bakteri sebep olmaktadır. Frengi 1492’de keşfedilen Amerika
kıtasından Avrupa'ya geçmiştir. 1495 Napoli Kuşatması’yla da Avrupa’ya yayılan frengi bu tarihlerde
Osmanlı Devleti'nin Avrupa’yla ilişkilerinin azlığı nedeniyle Osmanlı topraklarını etkilememiştir.
Frengi, Osmanlı Devleti'nin ilk kez 1806-1812, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşlarından sonra Rusların
işgal ettiği bölgelerde ortaya çıkmıştır. Ancak 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı
Devleti'nde frengi daha da artarak bir salgın halini almaya başlamıştır.
1853-56 Kırım Savaşı ve 1877-78 Osmanlı-Rus savaşından sonra Rusya'dan ve Balkanlar'dan
yüz binlerce insanın İstanbul'a ve Anadolu'nun değişik yerlerine göç etmiş olması, Karadeniz
kıyılarından pek çok kişinin fırıncılık yapmak amacıyla Rusya'ya gitmesi ve I. Dünya Savaşı'nda
Galiçya bölgesinde frengiye yakalanan askerlerin tedavi edilmeden memleketlerine gönderilmesi gibi
nedenlerden ötürü frengi Anadolu'da salgın halini almış ve tehlikeli boyutlara ulaşmıştır.
Anadolu'da özellikle frengi hastalığı en fazla Batı Karadeniz bölgesini etkilemiş, Kastamonu,
Bolu, Sinop, Bartın ve Düzce yörelerinde ölümlere, ölü ya da sakat doğumlara, süt çocuğu ölümlerine
ve bir takım komplikasyonlara neden olmuştur. Bu bölgelerde frenginin salgın halini almasının başlıca
nedeni fırıncılık yapmak amacıyla Rusya'ya gidenlerin hastalığı buraya getirip yaymalarından
kaynaklanmıştır. Bu nedenle de bu bölgedeki frengi salgınını ortadan kaldırmak amacıyla hükümet
1897 yılında "Kastamonu Vilâyeti ve Bolu Sancağı Frengi Mücadelesi Teşkilat-ı Sıhhiyesi
Nizamnamesi"ni hazırlamıştır. Bu nizamname kapsamında içinde Düzce'de olmak üzere Kastamonu
Vilâyeti'nde 11 frengi hastanesi kurulmuştur. Bu hastanelerin 25 gezici doktoru ve 25 küçük sıhhiye
memuru bulunmaktadır.
1883 yılında Osmanlı ordusunun reorganizasyonu için Almanya’dan getirilen Baron Von Der
Goltz, pek çok askerimizin frengili olduğunu tespit etmiş ve frengiyle mücadele edilmesi gerektiğini
padişaha bildirmiştir. Bunun üzerine başvurulan Alman dermatologu Unna, Ernst Von Düring’i
önermiştir. 1889-1902 yıllarında Osmanlı Devleti’nde görev yapan Düring’e Tıbbiye’de Deri
Hastalıkları ile Deri Dersi ve Polikliniği Profesörlüğü, Haydarpaşa Askeri Hastanesi Başhekim
Yardımcılığı, Ankara ve Kastamonu İlleri Genel Sağlık Müfettişliği görevleri verilmiştir. Düring 16
doktor ve 2 eczacıdan oluşan bir ekiple Anadolu’yu at üzerinde 14 kez taramış ve gittiği yerlerde
hekimlere kurslar vermiştir. Onun önerisiyle Kastamonu, Bolu, Bartın, Düzce ve Cide’de yeni frengi
hastaneleri yapılmasına karar verilmiştir.
Doktor Ernst Von Düring, Ankara ve Kastamonu İlleri Genel Sağlık Müfettişi olarak
Anadolu’da bulunduğu süre içerisindeki gözlemlerinden yola çıkarak yaptığı değerlendirmede şunları
söylemektedir:
“Suriye, Fırat, Dicle havzası hariç Küçük Asya’da Osmanlı nüfusu 1844’den 1890 yılına
kadar 12 milyondan 7 milyona düşmüştür. Bunun sebebi bütün Türkler için geçerli olan ağır askeri
hizmet ve diğer taraftan Syphilis (frengi) hastalığıdır. Ayrıca İstanbul’dan Düzce’ye kadar olan
seyahatimde, bölgede hızlı bir nüfus düşüşünün olduğu dikkatimi çekmiştir. Zira bölgede bulunan çok
sayıdaki Türk mezarlıkları bunu teyit etmektedir. Bugün Düzce'de Tatar ve Çerkesler bulunmaktadır.
Artık buralarda Türk kalmamıştır. Türk halkı tamamen ölmüş. Bir Çerkes muhtar bana kendi köyünün

nüfus defterini gösterdi. Defterdeki kayıtlara göre 30 yıl önce 100 hanede toplam 500 insan
yaşamaktaymış. Ertesi gün bu köyü ziyaret ettik. Köyde 3 hanede 7 kişinin kaldığını gördük ve evde
bulunan yaşlı bir adam bize şöyle dedi: Bütün halk frengi hastalığından öldü, yani syphilisten öldü”
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde Düzce ve civarında frengi vakalarının en yaygın olduğu
yer Yığılca nahiyesiydi. Kastamonu Vilâyeti ve Bolu Sancağı Frengi Mücadelesi Teşkilat-ı Sıhhiyesi
Nizamnamesi gereği ve During'in de önerileriyle kaza merkezi Düzce'de frengi ve gureba hastanesi,
Yığılca'da da seyyar bir frengi teşkilatı oluşturulmuştu. 1905 yılında Düzce Kazası Frengi ve Gureba
Hastanesi'nin müdürlüğünü ve başhekimliğini Osmanî, Mecidî, Liyakat ve Yunan madalyalarına sahip
Tabip Binbaşı Ali Hurşit Bey yapmaktadır. Hastanenin diğer kadrosu, Seyyar Tabibi Yüzbaşı
Kemaleddin Efendi, Kâtip Arapkirlizade Ziya Bey, iki erkek hademe, bir bayan hademe ve bir de
aşçıdan meydana gelmekteydi.
Bu mücadeleye rağmen frenginin yayılmasına ve tahribatına bir türlü engel olunamamıştır.
Frengi ile mücadelenin yoğun bir şekilde yapıldığı Düzce ve civarında başarı sağlamamasının nedeni
mücadelenin tam olarak organize edilememesi ve koruyucu sağlık hizmetlerinin yetersiz olmasından
kaynaklanmıştır.
TBMM, Milli Mücadele sürerken bir taraftan düşmanla uğraşmış diğer taraftan da halkın
sağlığını korumak amacıyla bir takım yasalar çıkartmıştır. Bolu ve Düzce civarında frenginin meydana
getirdiği tahribatı çok iyi bilen Bolu Mebusu Dr. Fuad Bey 20 Ekim 1920 tarihinde TBMM'ne
"frenginin men ve tehdid-i sirayeti" adıyla bir kanun teklifi vermiştir. Kanun 5 Şubat 1921 tarihinde
yapılan oylamayla kabul edilmiştir. 7 Mart 1921 tarihinde de resmi gazetede yayınlandıktan sonra
yürürlüğe girmiştir. Düzce ve civarında bir türlü önlenemeyen frengi salgını, sağlık hizmetlerini
devletin temel görevlerinden biri olarak kabul eden Türkiye Cumhuriyeti'nin, koruyucu sağlık
tedbirleriyle durdurulmuştur. Cumhuriyet'in ilanından hemen sonra kurulan Frengi Mücadele Teşkilatı
öncelikle Düzce, Yığılca ve Akçakoca'da çalışmaya başlamıştır. 1938 yılına gelindiğinde 4.098 frengi
hastası tedavi edilmiştir. Değerli 81Düzce Haber okurları bu haftada bize ayrılan sütunun sonuna
geldik. Haftaya yeni bir yazıda buluşmak dileğiyle…

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları
Ipx80 islami sohbet müzik indir dini sohbet sohbet turkce altyazili porno vaporesso deneme bonusu deneme bonusu veren siteler betvolegiris.co van escort deneme bonusu medyum en iyi bahis siteleri casino